Besim ağabeysine baktı.
-Simeranya'da mektepler böyle midir?
Samim ayağa kalktı, terasa doğru iki adım attı ve bahçeye bakarak cevap verdi:
-Mektep yoktur orada.
-İnsanlar analarından alim mi doğarlar?
Samim kardesine doğru döndü ve giülümsedi... Kısa bir kahkaha ile bașını salladıktan sonra cevap verdi:
-Simeranya`da her seviyeye göre okuma salonları, laboratuvarlar, atelyeler, müzik, tiyatro, sinema ve spor evleri vardır. Her yașta insanlar bunlara devam ederler. Her merak ettikleri mevzuu kendileri etüd eder ve öğrenirler. Çocuklar ve gençler için, araștırma metodlarını gösteren kılavuz-öğretmenler vardır. Bunların
vazifeleri öğretmek değil, öğrenmenin yolunu öğretmektir. Çünkü Simeranya pedagojisi, insanın bütün hayatında öğrendiği șeyleri ancak kendi istediği zaman ve kendi araştırmaları neticesinde öğrendiğini bilir. Eski dünyada, yani Simeranya'ya göre bugünkü dünyamızdaki okullarda çocuklara ve gençlere öğretilen șeylerin, muayyen istidat ve ihtiyaçları karşılamadıkça, hayatta hiçbir ișe yaramadığı anlaşılmıș ve klâsik mektepten eser kalmamıștr: Sınıf, kürsü, ders programı, nutuk söyler gibi ders veren öğretmen ve profesör yoktur. Diploma yoktur.
Mefharet sordu:
-Nasıl oluyor, anlamıyorum. Sınıfsız, derssiz, diplomasız...
Ağabeysinin yerine, Besim cevap verdi:
Gayet basit. İş hayatından daha büyük mektep, tecrübeden daha büyük ders, ihtiyaçtan daha büyük mürebbi, tecessüsten daha büyük öğretmen, muvaffakiyetten daha büyük diploma olur mu?