“Uzun zamandır sana bu mektubu yazmak için cesaretimi toplamaya çalışıyordum. Anlatacak çok şey olduğunu sanıyordum ama öyle olmadığını şu anda hayretle görüyorum. Yani var tabii bir sürü şey ama daha fazlası ne yazık ki içimden gelmiyor. Demek böyle oluyormuş. Ayrılık tam da buymuş, artık anlatacak bir şeyinin kalmaması. Şimdi müsaadenle köşeme çekilip biraz bu duruma üzülmek istiyorum. İçimde sana karşı kötü bir duygu yok. Sel gitti kum kaldı, acısıyla tatlısıyla birçok şey yaşandı, hepsi için teşekkür ediyorum. Beni merak etme, başımın çaresine bakıyorum. Sana bir daha yazacağımı sanmıyorum. Umarım her şey gönlünce olur, yolun açık olsun Osman.”
Çünkü bilir ki terk edilmek, görünürde gideni azıcık olsun haklı gösteren bir sebep olmadığı halde geride bırakılmak, bir çocuğun kalbini kanatır, ciğerini yakar.
Eğer suyun kaldırma kuvvetini keşfetmediyseniz, bir dünya savaşı başlatacak kadar korkunç biri değilseniz ya da fevkalade şiirler yazmamış, en güzel şarkıları söylememiş, mucizevi resimler yapmamışsanız, ne sebeple hatırlanacaksınız?