Faraday, önce çubuk şeklinde bir mıknatıs alıp bir ucunu aşağı doğru büktü. Bu biçimde cıva dolu bir kaba yerleştirildiğinde çubuk mıknatıs küçük bir şamandıra gibi, cıvanın içinde dik durabiliyordu.
Daha sonra, cıva kabının merkezine dikine bir tel yerleştirip üzerinden aşağıdan yukarı doğru elektrik akımı geçirdi. Sonuçta, çok önemli bir şey oldu: Mıknatıs şamandıra, telin çevresinden sanki görünmez bir akıma kapılmışçasına -saat yönünün tersine doğru olan görünmez bir akıma kapılmışçasına- dönmeye başlamıştı.
Yalnızca bu tek deneyle Faraday, bir taşla iki kuş vurmuştu; hem manyetik hortum teorisinin doğruluğunu göstermiş hem de bunu yaparken dünyanın ilk elektrik motorunu keşfetmişti.
"Bilim bize hiçbir şeyi göz ardı etmememiz ve küçük ayrıntıları küçümsemememiz gerektiğini öğretir. Zira, büyük şeyler küçük şeylerden oluştuğu gibi, aslında küçük ayrıntılarda çoğu kez büyük şeyler gizlidir."
Gilbert sadece kehribarın değil, elmas, kükürt, mühür mumu ve başka pek çok sıradan maddenin ovulmasıyla da Thales'in kehribar kuvvetinin ortaya çıktığını keşfetmişiti.
...
Gilbert bu kuvvete Yunancada kehribar anlamına gelen elektron sözcüğünden esinlenerek elektron kuvveti adını taktı.
...
Bu kez, bu olgunun isim babası Gilbert değildi; Thales'in mıknatıs taşı kuvveti çok daha önceden, ilk kez bol miktarda çıkarıldığı Anadolu'daki Magnesia (bugünkü Manisa) bölgesinden yola çıkarak manyetizma (magnetism) olarak adlandırmıştı. Ancak, bir mıknatısının iki ucunun daima farklı davrandığını ilk bulan kişi Gilbert olmuştu; bu uçlara kuzey kutbu ve güney kutbu isimlerini vermişti.