Bu âlemde ne yaparsan yap, dünyaya ait olan sana yetmiyor artık..
..kavrayan ruh varolana ne kadar derinlemesine nüfuz ederse etsin, isterse varolanı ilk elementlerine kadar parçalasın, isterse edilgin konumda yalnızca hedef olanı etkin olup hareket edenden ayırsın, ikisinin de varlığını her yerde algılasın, birini su ve toprak olarak, ötekini de ateş ve hava olarak kavrasın, varolanı istediği kadar çok sayıda parçalarına ayırsın, araştırmacı bir tutumla atomlar kargaşasının sırrını, hatta daha da ileri giderek, insanın, uzuvlarına ayrılmış canlının en derindeki özünü ortaya çıkarsın, isterse insan olma durumunun her parçasının adım adım farkına varsın, insanın eylemlerinin hem Tanrı—benzerliğini hem de kendi kendini aldatma halini çözümlesin, insandan olanı en derinde yatan, en son çıplaklığı ile gözler önüne sersin, etini iskeletinden soysun, kemiklerinden iliğini emsin, isterse düşüncelerini toz haline getirsin, öyle ki, geriye ayıklanmış, ilahi bir güç tarafından toz haline getirilmiş, anlaşılabilmesi imkânsız egodan başka bir şey kalmasın; bilmeyi başaran zihin, bütün bunları istediği kadar başarmış olsun, adım adım araştırarak bütün bunları koruyabilsin, dahası tasvir edebilsin, henüz bir adım bile atılmış olmaz, bilme eylemi hep bu dünyaya ait kalır, yeryüzüne yargılı kalır, ölümün bilgisi olamadan hayatın bilgisi olarak kalır:..