Kimse hakikati tek başına mülk edinemez. Dünyayı türlü türlü bilme biçimleri vardır. Ne var ki çok savunmacıyız ve işimize gelmeyeni görmekten ve duymaktan kaçınıyoruz.
Sayfa 254Kitabı okudu
Yeni çağ metafiziğinde varo­lanın Varlığı, isteme olarak, böylece de kendini isteme olarak belirlenmişse, bu kendini isteme, kendinde zaten kendi-kendini- bilme ise, demek ki varolan, hypokeimenon, subiectum, kendi- kendini-bilme tarzında özünü sürmektedir. .
Sayfa 42 - ASAKitabı okudu
Reklam
"Vicdan kelimesi sevgili Juliette, yasak olduğunu bilerek ya da bilmeyerek bir şey yaptığımızda içimizden yükselen sestir ve aslında bunun altında basit bir tanım yatmaktadır, vicdan eğitim ve yetişme ile aşılanır. Rahat yetiştirilmeyen bir çocuk kurallara uymaz ve başaramadığı için vicdan azabı duyar, eğitiminden başka ona zarar veren hiçbir şey olmadığını düşünür ve bu gerçektir. Ve böylece vicdan belli etmeden ahlak sistemi ilkeleri doğrultusunda gelişerek ruhumuzu sarıyor. Yani küçük Juliette demek istediğim, senin içini saran şu gerçekleri bilme arzusu diğerleri tarafından kötü yönlendirilebilir. Oysa ki senin bilgiye, aşka ve şehvete olan susuzluğunu en iyi şekilde içindeki tutkuları ve özünü bastırmadan yine kendin açığa çıkarabilirsin. Bunu yapabilmen için ruhunu özgür bırakman, diğerlerinin düşüncelerini ciddiye almaman gerekiyor. (..) Duygusallık, acıma, vicdan bunların hepsi bize sadece dinin ve toplumsal kuralların dayattığı, mecbur bıraktığı şeylerdir. Buna bir de gururlu olmak veya gururlu yaşamakta diyenler var."
#omerhayyam
bir sır daha var, çözdüklerimizden başka! bir ışık daha var, bu ışıklardan başka. hiçbir yaptığınla yetinme, geç öteye: bir şey daha var bütün yaptıklarından başka niceleri geldi , neler istediler, sonunda dunyayi bırakip gittiler. sen hic gitmeyecek gibisin, degil mi? o gidenler de hep senin gibiydiler.. geçmis günü beyhude yere yâd etme, bir
sonsuzluğun sonsuz saklanmışlığı, ama yine de insan ruhu..
Bu âlemde ne yaparsan yap, dünyaya ait olan sana yetmiyor artık.. ..kavrayan ruh varolana ne kadar derinlemesine nüfuz ederse etsin, isterse varolanı ilk elementlerine kadar parçalasın, isterse edilgin konumda yalnızca hedef olanı etkin olup hareket edenden ayırsın, ikisinin de varlığını her yerde algılasın, birini su ve toprak olarak, ötekini de ateş ve hava olarak kavrasın, varolanı istediği kadar çok sayıda parçalarına ayırsın, araştırmacı bir tutumla atomlar kargaşasının sırrını, hatta daha da ileri giderek, insanın, uzuvlarına ayrılmış canlının en derindeki özünü ortaya çıkarsın, isterse insan olma durumunun her parçasının adım adım farkına varsın, insanın eylemlerinin hem Tanrı—benzerliğini hem de kendi kendini aldatma halini çözümlesin, insandan olanı en derinde yatan, en son çıplaklığı ile gözler önüne sersin, etini iskeletinden soysun, kemiklerinden iliğini emsin, isterse düşüncelerini toz haline getirsin, öyle ki, geriye ayıklanmış, ilahi bir güç tarafından toz haline getirilmiş, anlaşılabilmesi imkânsız egodan başka bir şey kalmasın; bilmeyi başaran zihin, bütün bunları istediği kadar başarmış olsun, adım adım araştırarak bütün bunları koruyabilsin, dahası tasvir edebilsin, henüz bir adım bile atılmış olmaz, bilme eylemi hep bu dünyaya ait kalır, yeryüzüne yargılı kalır, ölümün bilgisi olamadan hayatın bilgisi olarak kalır:..
Sayfa 370 - İthakiKitabı okudu
Hayat tecrübesinin insan ruhuyla ilgili olarak içerdikleri, ancak sıradan, gündelik amaçlara hizmet eden yüzeyde bilgilerdir. Daha derinde yatan gerçekler bakımından, dünyayı tanımakla insan ruhunu tanımanın iki apayrı bilgi ve araştırma dalı olup olmadığından emin değilim. Bu iki ayrı tanıma ve bilme yetisi aynı insanda yan yana bulunabildiği halde, bunların her biri diğerinden bağımsız olarak tek başına da bulunabiliyor. Bu dünyada yaşayan sıradan bir adamın içinde bulunduğu ortamla durmadan didişmesi, ister iyi ister kötü olsunlar bazı olağanüstü insan yapılarının özünü kavramakta vazgeçilmez olan o ince, hassas seziş gücünü körletir.
Reklam
Kant, Aydınlanma’yı “insanın kendi kendine dayattığı vesayetten kurtulması” olarak tanımladı. “Vesayet, insanın kendi anlayışını, bir başkasının yönlendirmesi olmadan kullanamamasıdır.” İnsanlık tarihini şekillendiren baskı ve cehaletin çoğuna, insanın kendi toyluğu neden olmuştur. Kant, Aydınlanma’nın özünü, kendi başına rahatça, “düşünme cüreti/cesareti” olarak nitelendirir: “Sapere aude! (Kendi aklını kullanmaya cüret/cesaret et!) Aydınlanma’nın sloganı budur.” Romalı şair Horatius’un “Bilmeye cüret et.” sözü, bilme ve anlama eyleminin bir cüret ve cesaret işi olduğunu hatırlatır bize. Kant’ın “Aydınlanma Nedir?” makalesinin merkezine koyarak meşhur ettiği “bilme cesareti”, mağaradan çıkmanın ve aydınlığa doğru adım atmanın olmazsa olmaz şartıdır.
115 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.