Temasın önemini gösteren örnekler arasından en sevdiğim ise yazar Jonathan Safran Foer'in boş sayfa koleksiyonudur. Foer koleksiyonuna, Isaac Bashevis Singer'ın eşyalarının arşivlenmesine yardımcı olan bir arkadaşının, Singer'ın kullanılmamış daktilo kağıdı destesinin en üst yaprağını kendisine göndermesiyle başlar. Foer, başka yazarlarla temasa geçerek, kullanacakları kağıtlardan en üstte olanı kendisine göndermelerini rica eder. Richard Powers, Susan Sontag, Paul Auster, David Foster Wallace, Zadie Smith, John Updike, Joyce Carol Oates ve daha birçok yazardan kağıtlar alır. Hatta Freud'un masasında bulunan kağıt destesinin en üstündeki kağıdı kendisine vermesi için Londra'daki Freud Müzesinin müdürünü ikna etmeyi başarır. Bu durum, en sıradan şeylerin bile (boş kağıtlar gibi!), onların geçmişlerini bilen kişiler için ne kadar değerli hale gelebileceklerinin kanıtıdır.
Buradakiler her konuda konuşurlar. Özellikle de hiç bilmedikleri konularda.Benim yadırgadığım, her şeyin yıkılması değil, birçok şeyin hâlâ var olması, hâlâ ayakta kalması.Bir dünyanın yok olması çok uzun sürüyor.Düşünebileceğinden çok daha uzun.İnsanlar yaşamayı sürdürüyor, herkes kendi küçük dramına tanık oluyor.Artık okul falan kalmadığı bir gerçek.En son filmin beş yılı aşkın bir süre önce gösterildiği de doğru.Doğru, şarap o kadar zor bulunan bir nesne ki zenginlerden başkası içemiyor.Ama hayat dediğimiz bunlar mı? Her şey yi?p gitsin, silinip yok olsun.o zaman bakalım ne kalacak? Soruların en ilginci de bu belki.Hiçbir şey kalmadığında ne olacak ve bizler o zaman da sağ kalmayı becerebilecek miyiz?