Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sevgi ve şefkat eli değmeyen zeka ve eğitim beş para etmez.
Sayfa 262
Zenginlerin daha da zenginleşmesinin, yoksulların daha yoksullaşmasının, orta sınıftakilerin de borç içinde çabalamasının nedenlerinden biri para dersini okulda değil evde öğrenmeleri. Çoğumuz para konusunu ana-babalarımızdan öğreniriz. Peki ya yoksul ana-baba çocuğuna parayla ilgili ne söyleyebilir? “Okulda kal, çok çalış!” derler, o kadar. Çocuk yüksek notlarla okuldan mezun olur ama beynine işlenen finans programı ve düşünce biçimi yoksulluk kökenlidir. Henüz küçük bir çocukken öğrenilmiştir bu…
Reklam
Vücudunuzdaki dopaminin yarısı beyninizde, yarısı da bağırsaklarınızda üretilmektedir. Yani, vücudunuz zaten dopamini bolca üretmektedir. Önemli olan dopamini kullanabilmek. Yeryüzündeki insanların büyük bir kısmı dopamini para karşılığı satın almaya çabalasa da dopamin dediğimiz şey tümüyle bedavadır. Kimi insan vardır gider, çok pahalı bir rezidansın en üst iki katını satın alarak dopamin salgılar. Kimisi vardır gider, 5 liralık çift lavaş dürüm yiyerek dopamin salgılar. Sonuçta beyninizde etki gösteren dopamin, aynı dopamin. Değişen bir şey yok. O zaman zaten içimizde olan bir şeyi neden dışarıda aramakla vakit kaybedelim ki? Burada en önemli unsur; insanın kendisini gerçekten iyi analiz etmesi ve nelerden mutlu olacağının sağlam bir değerlendirmesini yapmasıdır. Lütfen unutmayın, mutluluk sizinle ilgili bir kavramdır, sahip olduklarınızla değil. O nedenle, insanlık olarak her şeye sahip olma, her şeyi satın alma sevdasından vazgeçmek, hem kendi mutluluğumuz hem de üzerinde yaşadığımız gezegenin mutluluğu açısından çok büyük bir adım olacaktır. Zira dünyadaki en önemli problem, bazı insanların her şeye sahip olma açgözlülüğüdür. Ama unutmamak gerekir ki doğa, tüm insanlığın ihtiyaçlarını karşılayabilir ama açgözlülüğünü asla karşılayamaz. Kendisi için yeterli olanla yetinmeyip sürekli ama sürekli büyüme güdüsü doğaya uygun bir güdü değildir. Hırs ve ihtirasın kısır döngüsünde sürekli büyümeye çalışanlara Edwin Abbey'in o güzel sözünü hatırlatmak isterim: Büyümek için büyümek, bir kanser hücresinin ideolojisidir.
-İnsan mı paraya bağlı, para mı insana bağlı? -Bu insana bağlı.
Başarı, itibar, para, güç hemen hemen tüm enerjimizi bunları nasıl elde edeceğimizi öğrenmeye harcarız. Sevmeyi öğrenmeye ise verecek hiçbir şeyimiz kalmaz.
Unutmayın, paranın bile satın alamayacağı şeyler de var.
Ne kadar para dökersek dökelim, zamandan tek bir dakika bile satın alamayız; alabilseydik, zenginler çok daha uzun yaşardı.
Sayfa 42 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
48 syf.
8/10 puan verdi
“Benim için her şey bir yana, para bir yana” Diyor kitabında
O. Henry
O. Henry
Güzel bir alıntı ile başlamak istedim.
O. Henry
O. Henry
Her ne kadar paranın önemine öyküsünde savunsa da unuttuğu çok önemli bir şey vardı. Paranın bile satın alamadığı şeyler. Kitabı okurken birazcık sıkıldım. Fakat uzun zamandır göz ardı ettiğim geçmişteki eski duygularımı hatırlattı bana.
Bir Noel Hediyesi
Bir Noel Hediyesi
5 kısa öyküden oluşuyor ama beni en çok 2 öyküsü etkiledi. Her öyküsünde bizleri farklı duygular ve farklı anlamları ile karşılıyor. Beni en çok etkileyen öykü “Bir Noel Hediyesiydi.” Birbirlerine anlamlı bir hediye alabilmek için hayatta değer verdiği şeylerden vazgeçmesi beni oldukça cezbetti. Diğer öyküsü ise “Hırs Tanrısı ile Aşk Meleği” öyküsü oldu babası paranın getirilerini savunurken oğlu aşkın gücünü savunmaktaydı. Ben her ikisini savunmasam da paranın bile asla alamayacağı şeyler olduğunu düşünenlerdenim. Okurken çok keyif aldığım kısa bir kitap oldu. Umarım sizlerde okurken oldukça keyif alırsınız.
Bir Noel Hediyesi
Bir Noel HediyesiO. Henry · Can · 2021555 okunma
Acele etmek gereksizdi, çünkü gidecek yer yoktu; satın alınacak bir şey yoktu, çünkü almak için para yoktu.
Sevgi ve şefkat eli değmeyen zeka ve eğitim beş para etmez.
Atam
TÜRK İNSANI KAĞİT PARA GİBİDİR, KALDIR IŞIĞA TUT; İÇİNDE ATATÜRK YOKSA SAHTEDİR
Reklam
Burjuva çağının temel düsturu "dünyayı para yönetir" sözü­dür. Malı mülkü olmayan bir soylu da, malı mülkü olmayan bir işçi de, politik ölçüte göre hiçbir değer taşımaz, bunlara "açlıktan ne­fesi kokanlar" gibi isimler takılır. Doğuştan gelen soyluluk ve çalış­ma hiçbir şey ifade etmez, insana değer katanın sadece para oldu­ğu görüşü geçerlidir. Mal mülk sahipleri egemendir, devlet ise mal mülk sahibi olmayanları, kendi "hizmetkarları" olacak biçimde ye­tiştirir ve onlara devlet adına hükmetme (yönetme) görevi yükler. Bu görevi yerine getirdikleri oranda onlara para (maaş) verir.
Gerçekten de çoğu kimse, sırf, para sahibi olduklarında, kendilerini ezen can sıkıntısını bir anlığına olsun gidermek üzere bu parayı harcadıklarından ötürü yokluk içine düşmüşlerdir.
"Biraz açılmaya dayanamayacak kadar zayıf mıyız? Her neyse, hepsi hasta olamaz. Toplumları nasıl olursa olsun bazıları iyi olmalı. Burada da insanlar farklı farklı oluyor, değil mi? Hepimiz kusursuz Odocular mıyız? Şu ciğeri beş para etmez Pesus'u düşünün!" "Ama hasta bir organizmada sağlıklı hücreler bile yaşayamaz," dedi Bedap.
Kapitalizm sadece bir iktisadi sistem değil neredeyse itikadi bir meseledir. Gücünü ve hâkimiyetini öncelikle anasır-ı erbaa'ya saldırarak devşirir. Havayı toprağı-suyu ve nihayet insanı sömürmektedir. Havayı hava olmaktan, toprağı toprak olmaktan, suyu su olmaktan, insanı insan olmaktan çıkarır. Kıyamet senaryoları yazanlar bu gidişatın tamamlanmakta olduğunu söylüyor. Ozon tabakası deliniyor, buzullar eriyor, sular kirleniyor, hava pis, insanlar metropollerde maskeyle dolaşıyor. (Bir Kanada şirketi Çinlilere temiz hava satıyormuş. Şaka gibi, ama gerçek.) Dehşet dengesi sadece nükleer silahlardan ibaret değil. Bıçak kemiğe dayandı. Atmosferin dayanacak gücü kalmadı. Sıcaklık bir derece daha artarsa hapı yuttuğumuzun resmidir. Kimine göre yirmi, kimine göre otuz sene kaldı. İşleri robotlara teslim etsek bile üretim-tüketim zinciri devam edecek, büyümenin büyüsü sürecek, tüketim toplumu şiştikçe şişecek, altta kalanın canı çıksın. Şimdiden tıpkı Naziler gibi küresel para babaları artan nüfusun bir kısmının telef edilmesinde beis görmüyor. Yangınlar ormanları, seller toprakları, asit yağmurları suları bitiriyor. İleri, zengin, refah içindeki ülkelerde öyle göller var ki bakmaya kıyamazsınız. O kadar berrak, o kadar temiz. Görenler hayran oluyor ama, o göllerde bakteri bile yaşamıyor. Ölü doğa dedikleri bu galiba. Sanal dünya. Bu manzara karşısında yapılacak iş yangında ilk kurtarılacaklar üzerinde ittifak etmektir. Yani toprak-hava ve su.
Karınları tok hatiplerin konferansları,ahlakçıların teorik sözleri bir para etmez. Sefaletin felsefesini açlıkla kivrananların nefesleri kokan ağızlarından dinlemelidir. Dalkavukluk fitnecilik bilmeyenler için sürt Allah'ım sürt. İş yok.. Hüseyin Rahmi Gürpınar
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.