Olabilmek — doğruluklu olabilmek : çünkü kendiliğinden, dolaysız olarak verilmedi sana, sahici olmak — tam tersi : hep sahtelikler sürüldü önüne; hep yanlışlar. Sen de, şu ya da bu ölçüde girerken onların içine, yanlışlar işlerken, sahteleşirken —kendine maske seçerken—, hep, o, arkada, belirsiz duran sahici anlamı özleyip, çağırıp, bekleyip, durdun.
Şimdi o, o o l a r a k burada — senden de gerçekliğini istiyor.
— Yorgun ellerine yeniden kurmayı öğretmelisin; çünkü, yepyeniyi —taptazeyi— yeniden öğrenecekler şimdi — yıllar öncesinin sen’i, burada işte : seninle…
Taşta saklandım ben yıllarca taşta
Bu yüzden anlamıyorsun öfkem nasıl sert
Nasıl taze, nasıl bozulmadı taşıdığım aşk
Ağır bir taşla yaşadım nasıl,
Beni esirgeyen taştı da öyle söküldü sabrım
Nasıl benzedim taşa, ya da taş bana nasıl,
bilemezsin.