Saklı bir hakikatin örtüsünü kaldıracağım gözlerinizin önünden... şimdi beni can kulağıyla dinleyin Albay! şu yaşadığımız dünyada aslolan tek hakikat nedir bilir misiniz? ben söyleyeyim: bu dünya var ya, paranoyak olmuş!... ya! bildiğin paranoyak! olmayan şeyleri var sanıyor, çizmiş işte kafayı! maalesef Albay, maalesef!... eh orduyu benden iyi bilirsiniz Albay, gezin bütün kışlaları teker teker, bir er bulamazsınız! niye, çünkü alayı general!... baştan sona arşınlayın demiryollarını, bir bekçi bulamazsınız! niye, çünkü alayı baş mühendis! alayı baş makasçı mühendis! alayı baş yüklükçü mühendis!
Ama gerçek bir paranoyak hemen her şeyden kuşkulanırdı.
Reklam
(The Sick Man of Europe Again)
. "Atatürk'ün mirasının büyük bölümü kaybedilme riski altında ve bu kez eski Osmanlı haşmetinden de geriye kalan hiç bir şey yok. Türkiye kolayca ikinci sınıf ülkelerin safında yerini alabilir: dar kafalı, paranoyak, marjinal ve (tam da bu yüzden) Amerika'yla dostluğu bitmiş, Avrupa'da ise sevilmeyen bir ülke." (Robert L. Pollock, The Wall Street Journal, 16.02.2005 ) Evet, Türkiye Avrupa'nın hasta adamı olarak anılıyor. Türkiye'yi hasta eden 60 yıl boyunca "Ilımlı İslam" a geç", "Osmanlı'ya dön", "İslam ülkelerinin önderi ol", "Birleşik Ortadoğu Federasyonu'nu kur'', "Osmanlı millet düzeni'ne geç", "Osmanlı eyalet sistemine dön", "Türk-Kürt Federasyonu kur", "Türk-Yunan Federasyonu yap", "İstanbul merkezli Yakın Doğu Federasyonu gerçekleştir" diye başımızın etini yiyen, Türkiye'yi adım adım üniter ulus devlet ve laik demokratik cumhuriyet ilkelerinden uzaklaştıran, Federal Reserve Bank güdümlü Amerika'dan başkası değildir. Hastalığın ilacı vardır, cebimizdedir, ama elimiz kolumuz bağlanmıştır; elimizi cebimize atıp ilacımıza uzanamıyoruz. .
Sayfa 566Kitabı okudu
Paranoyak ve kalitesiz insanlardan nefret ediyorum .
Ya da bana öyle gelmişti. Bir şeyin gerçekte öyle mi olduğu yoksa bana mı öyle geldiği konusu her zaman kafamı karıştırırdı. Gerçi sezilerim, bir süre sonra hayat tarafından doğrulanırdı. Ama her defasında ben, aradan geçen süre boyunca, “Doktor, acaba paranoyak mıyım?” başlıklı metinleri yazıp yazıp bozuyordum. Pek keyifli olmuyordu.
Ya da bana öyle gelmişti. Bir şeyin gerçekte öyle mi olduğu yoksa bana mı öyle geldiği konusu her zaman kafamı karıştırırdı. Gerçi sezilerim, bir süre sonra hayat tarafından doğrulanırdı. Ama her defasında ben, aradan geçen sûre boyunca, "Doktor, acaba paranoyak mıyım?" başlıklı metinleri yazıp yazıp bozuyordum. Pek keyifli olmuyordu.
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.