(...bak, ölü yıllar eğilmiş,
gökyüzünün balkonlarından, eskimiş giysileriyle.)
Bu dizelerde Baudelaire, artık ondan tarihsiz bir geçmişe kaçmış olanı, eskinin kalıpları içerisinde selamlamakla yetinmektedir.
Göğün imgelerini yansıtan köpüklü dalgalar,
Mistik ve vakur, karışmış birbirine
Zengin müziklerinin güçlü korosuyla
Günbatımının renkleri gözlerimden yansımakta.
Orada yaşamıştım.
Valery, şöyle der: "İnsanın izlenimleri ve duyusal algılamaları, tek başına irdelendiğinde, şaşırtmacalar kategorisine girer; bunlar, insanın bir yetersizliğinin kanıtlarıdır... Bellek... temel bir olgu niteliğindedir ve amacı daha önce bizde eksik olan bir şeyi, "uyaranın alımlanmasının örgütlenebilmesi için gerekli zamanı bize sağlamaktır."
Reik'in kendi bellek kuramını geliştirirken yaptığı açıklamalar, kısmen bütünüyle Proust'un istenç dışı ve istenç ürünü bellek arasında yaptığı ayrımın çizgisini izler. Reik, şöyle demektedir: "Belleğin işlevi, izlenimlerin korunmasıdır; anı ise bunların parçalanmasını amaçlar. Bellek koruyucu, anı ise yıkıcıdır." Freud'un bu açıklamalara destek olan temel düşüncesini, "bilincin anı izinin yerine oluştuğu", varsayımı dile getirir. Bu nedenle, "bilinci belirleyen özellik, uyarıcı sürecin bilinçte, başka psişik sistemlerde olduğunun tersine, kendi öğelerine ilişkin sürekli bir değişim bırakmayıp, bilince varma olgusu içerisinde eriyip gitmesidir.
Bizi içten harekete getiren müziğin notalar ve pasajlar arasında bıraktığı sessizlikler, notalardan daha etkileyicidir. Mistik üstatları; seslerde değil, sessizlikte, Tann'ya götüren bir çeşit müzik vardır, derler.