Yaz kardaş, dedi. Doğrudan doğruya İsmet Paşaya yaz. Kaymakam, telgrafçı, Ali Safa Bey, Candarma Kumandanı, İnce Memed eşkıyası hep birlik olmuşlar. Yaz, Paşam sana ne kadar tel çektimse hiçbirini ulaştırmadılar, de yaz!.
"Bağışlayın ama Paşam; Musul-Kerkük sizin için memleket mi yoksa petrol meselesi mi?"
"Bu sorunuza bazıları hem petrol hem de memleket diyebilir; benim için memleket meselesidir."
"Kerkük besteleri (türküleri) hem neşeli hem içlidir. Yüreklerde hem sevinç hem sızı uyandırır. Bu yüzden bir dinleyen bir daha unutmaz onları."
"Sanki bizi çağırıyorlar Paşam! Sitem de var içinde."
"Haklısın..."
Mustafa Kemal Paşa:
"Lozan sonrası, Hatay ve Musul-Kerkük'ün Misak-ı Milli sınırları dışında kalmış olmaları aklıma geldikçe canım çok sıkılıyor, huzurum kaçıyor."
Falih Rıfkı:
"Ama Lozan Barış Antlaşmasıyla, Sevr paçavrasını kaldırıp attınız Paşam... Ermenistan ve Kürdistan'ın Anadolu topraklarında kurulmasını engellediniz. Bunlar çok büyük neticeler. Üstelik karşınızda İngiltere, Fransa, İtalya gibi dünya devi sayılabilecek devletler varken bunu sağladınız."
"Dünyayı terk etmeden Hatay'ı, Musul-Kerkük'ü topraklarımıza katmazsam, bilinsin ki gözüm arkada kalır."
Sadrazamın konağından çıktıktan sonra, Cevat Paşa ile kol kola karanlıkta, Nişantaşı Caddesinden Teşvikiye’ ye doğru sık adımlarla ilerliyorduk. Cevat Paşa samimi bir lisanla bana sordu:
"Bir şey mi yapacaksın, Kemal?"
"Evet Paşam, bir şey yapacağım!"
"Allah muvaffak etsin!"
"Mutlaka muvaffak olacağız!"