Alıntı
ANLAMADAN/AĞLAMADAN OLMAZ...; TRT1 Ramazan Sevinci Proğramında sunucu Bekir Develi konuk Prof.Dr.İhsan Süreyya Sırma Hocamıza sordu...!! "-Hocam işiniz gereği dünyayı geziyorsunuz... dikkat ettinizmi... başka coğrafyalardaki Müslümanların yönü, gözü yeniden Türkiye'ye payitaht İstanbul'a döndü mü sizce...??" Hocamızdan içimi sızlatan muhteşem cevap...!! "-Onların gözü ve yönü bizden hiç ayrılmamıştı ki... sadece biz onları yok saymış ve dışlamıştık!!" Gelde ağlama... hüzünlenme!! Türkiye sadece Anadolu'dan ibaret değildir... neler kaybettiğimizi anlayıp... maziye ağlamadan olmaz!!
31 Ekim 1918 İstanbul'da Hüzün ve Öfke
O dünyanın gözünü diktiği, yedi tepeli, muhteşem şehir... Payitaht... Cumbalı evleri, arnavut kaldırımlı dar sokakları ile çığlık çığlığa yaşayan, herşeye rağmen Türk İstanbul... Kendi romantizminde yaşarken o romantizme, "savaşı kaybetmiş imparatorluğun payitahtı olmak" çökmüşlüğünü ünlü talih katıvermiştir. Ve İstanbul daha 31 Ekim günü, bir hıncın, bir çılgın öfkenin, bir tarihi hesaplaşmanın, ihanetin, namussuzluğun şehri olup çıkıverdi. Dar, arnavut kaldırımlı, cumbalı evlerdeki savaş menkıbelerinin yerini, şimdi solmuş, "kederle mırıldanılan şarkımsı sesler" alıverdi. Dört yıl beş ayrı cephede dövüşmüş, yaralı, sakat ama öfkeli savaş subaylarından bir kısmı cumbalı evlerdeki sakız gibi beyaz çarşaflı yataklarına, öteki savaş subaylarının toplandıkları Harbiye Nezareti çevresine, arkadaş evlerine, soluk benizli taş plakların artık dönmediği yerlerine, kin dolu İstanbul semtlerine dönmüşlerdi... Kimisi cephelere geri dönmenin hayalini kurarken Kimisi de kolsuz, bacaksız bedenlerini aynalarının karşısında acı ile bakıyorlardı... Taylan Sorgun, Mütareke Dönemi ve Bekirağa Bölüğü, Kamer Yayınevi, İstanbul, 1998, s.30.
Reklam
1-2 Kasım 1918 Payitaht ve İttihatçılarda Ağlarlar...
Talat Paşa, Mithat Şükrü Bey'e döndü, sakin bir sesle, "-Mithat sen burada kalıyorsun.. İtirazı yoktur.. İstemem... Kemal Bey ile konuştuk. İstanbul'da hayır yoktur. Arkadaşlardan fırsat bulanlar Anadolu içlerine savuşmalıdırlar. Bunun zamanını ve şeklini Kemal Bey tayin edecektir. Harici temaslarda daha evvel kararlaştırdığımız şifre isimler kullanılacaktır. Benim size katiyetle uymanız isteyeceğim bir sözüm vardır. Bilirsiniz ki ileriden beri Mustafa Kemal Paşaya büyük sevgimiz vardır. Kendisi iyi yetişmiş parlak bir ordular kumandanıdır. Dahili ve harici siyaset hakkında derin bir bilgiye sahiptir. Millet nezdinde de sevilen sayılan bir komutandır. Ordu'daki ismi ve şöhreti en yüksek olanıdır. Parlak zaferlerin adamıdır. Mustafa Kemal Paşa'nın bir şeyler yapmak isteyeceğine adım gibi inanıyorum. Sizden de isteğim etrafınızda birleşmenizdir. Bunu daha evvel de arkadaşlara söyledim. Ama şimdi tekrarlıyorum. Deyiniz ki vasiyetimdir... Ne olacağı bilinmez... Hakkınızı helal ediniz, bizden helaldir.. Sana bir mektup bırakacağım, u çok mühimdir. Bunu İzzet Paşa'ya ulaştırırsınız... Artık Allah'ın dediği olur... Haydi bakalım bismillah..." "Talat Paşa'nın İstanbuldan ayrılmadan önce, son toplantıda ittihatçılara yaptığı konuşma." Taylan Sorgun, Mütareke Dönemi ve Bekirağa Bölüğü, Kamer Yayınevi, İstanbul, 1998, s.65-66.
1-2 Kasım 1918 Payitaht ve İttihatçılarda Ağlarlar
Mithat Şükrü, karanlık içinde evine döndüğünde elindeki zarf ile odanın içinde " Açsam mı açmasam mı?" diye dolaşıp dururken birden irkildi. Zarf açıktı. Bu bir ittihatçı itimadının işaretidir. Talat Paşa zarfın ağzını açık bırakmıştı... Mithat Şükrü elleri titreyerek zarfın içindeki mektubu çıkardı... Gözlerindeki yaşı elinin tersiyle sildikten sonra okumaya başladı. "Pek muhterem İzzet Paşa Hazretlerine, Bir müddet memleketin ecnebi nüfus ve tesiri altında kalacağına inandım. Buna rağmen memlekette kalmak ve milletin muvacehesinde mahkeme olmak fikrindeyim. Bütün dostlarım bunu atiye talik etmemde ısrar ettile. Zatı fehimaneleriyle istişare edemedim. Müşkül mevkiide kalacağınızı düşündükten sonra sarfı nazar ettim. Bütün hayatı siyasiyemde hedefim, fedakârane hizmet etmekti. Bütün servetim zatı şahane'nin hediye ettiği otomobil ile her ay artırdığım 20 liralardan biriken 1600 liralık istikrazı dahili bedelinden ve muhakeme edilerek isticar ettiğimiz Çekmece civarındaki (Amindos) çiftliğinde hasıl olan paradan ibarettir. Bunun bir kısmını yanıma aldım, başkaca nesneye malik değilim. Memlekete karşı hesap vermek, mahkeme edilerek tayin edilecek cezayı kemali cesaretle çekmek isterim. İşte Zatı Şahaneleri'ne söz veriyorum: Memleketin ecnebi nüfuz ve tesirinden azade kaldığı gün ilk telgrafınıza itaat edeceğim. Baki kemali hürmetle selam ederim, muhterem paşa hazretleri. 2 teşrinisani 1334. Mehmet Talat. Taylan Sorgun,Mütareke Dönemi ve Bekirağa Bölüğü, Kamer Yayınları, İstanbul, 1998, s.68-69.
Aksaray Tarihi
Adını son Kapadokya kralı Archelaos'dan aldığı sanılan AKSARAY'ın kuruluşu ilk çağlara kadar uzanır. İlk çağda Archelais adlı kentin M.Ö III yy. kurulmuş olan Hitit merkezi karaura adlı kent ve daha sonraları ise yörenin Garsauritis adı ile anılması nedeni ile Archelais Garsaurarı adı ile kurulan kentin aynı olduğu bilinmektedir. Roma İmparatoru
49 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.