İçin mutlulukla dolup taştığında içinde şiddetli bir paylaşım arzusu doğar. Bu paylaşım aşktır. Mutluluk mertebesine erişmemiş birinden alabileceğin bir şey değildir.
Toplumsal cinsiyet kadın ve erkeğin toplum içindeki statüsünü, kadın haklarını, toplumda temsil haklarını vs.belirlemekle ekonomik iş bölümünde de cinsiyet ayrımına dayanmayan eşitlikçi yaklaşımı içerir. Toplumsal cinsiyet kavramını ilk kullanan (1972) Ann Oakley de bu terimin kadın ve erkeği ayıran biyolojik cinsiyetin yanı sıra bölünmeyi, farklılığı toplumsal ve kültürel boyuta taşıyan bir anlayış olduğuna dikkat çekmiştir. Özetle,toplumsal cinsiyet farklı kültürlerde, tarihin farklı anlarında ve farklı coğrafyalarda sosyal yönden kadın ve erkeğe verilen rolleri, sorumlulukları dikkate almakla, kadınların ve erkeklerin toplum için ilişkilerini (paylaşım, görev ve roller) ifade eder.
Reklam
Sunay Akın
“ Uzayda bizden başka canlılar var. Buna inanıyorum. Bizden de haberdarlar. Yeryüzündeki bunca zulmü, baskıyı, paylaşım savaşlarını, sömürüyü gördükleri için de uzak tutuyorlar kendilerini. Hele, Amerikan filmlerinde vahşi, cani, canavar, kötü ruhlu olarak yansıtıldıklarını bildiklerinden tanışmaya hiç de niyetleri yok. ”
Sayfa 101Kitabı okudu
aşk - sevgi
"Sevgide mekân olurdu, aşkta ise asla. Aşk mekânsızlıktı. Sevgi nefsin eliydi, cisimle bağlıydı. Sevgisi cisimde olanlar için mekân önemliydi. Aynı mekânda paylaşım olmadan sevgi boyutu teselli olmazdı. Aşk, sevginin kalbe ulaşmasıydı. Aşka ulaşan sevgi için mekâna ve zamana ihtiyaç yoktu. Sevgi nefistendi, aşk kalpten. Nefis, mekâna ihtiyaç duyduğu için sevgisini dünyada isterdi, paylaşım arardı. Kalp, mekân ve zamanı aştığı için paylaşım derdi bulunmazdı. Sevgi kalbe ulaşıp aşk kimyasına erenlere bu dünyada hep ayrılık vardı. Rahatlamıştım."
Aşk-ı Sükun
"Aşk bidayette yanmaktı, yanarken de varlık boyutuna tutunmaktı. Aşk, dış boyuttaki yanmayı bitirince, içte, için için yanmaya başlardı ve bu aşamada kucağındaki yanmayı kalbe atardı. Kalp, aşk denen ateşle tutuşup, binlerce yıllık yanmayı içine alarak kendi başına usul usul yanmaya devam ederdi. Aşk, kâinatın yaratılış mayasıydı ve bu maya insanda tevhit (birlik) olarak kalbe yansımıştı. Onun için kalp, aşk dendiğinde Bir'i isterdi. Kalp, aşkı hep Bir'i ile yaşardı. Kalp aşk sırrındaki kimyasını belirlemişti: "Aşk birlik fermanıydı" Aşkta paylaşım ve kıskançlık olmazken, sevgide paylaşım olurdu. Aşk birliğe ulaşmaydı. Aşkta kesret yoktu ki paylaşım ve bölünme sıkıntısı olsundu. Sevgisi aşka ulaşmayanlar paylaşma derdine düşerdi. Sevgi pay edilirdi, ama aşk vahdet diliydi. Kalbin birlik boyutu aşkta vardı ve birlik aşla var olmuştu. Erkek kalbi kainatı temsil ederken, kadın kalbi iç âlemi temsil etme vazifesini almış ve adına da aşk denmişti. Paylaşım burada başlamıştı. Erkek tevhidi (birliği) kâinat çapında temsili üstlenirken, kadın tevhidi temsilde aşkla kalpte kalmıştı. Erkek dış âlemdi, kadın iç âlem. Erkek âfâki daireydi, kadın enfüsî daire. Onun için aşk dendiğinde her dem iç âlemin temsilcisi kadın akıllara gelir olmuştu."
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.