İnsan onun ruh halini daha derinden öğrenmek ve sözcüklere dökmek istiyordu, beden için soluk almak neyse akıl için de ruh hâli oydu, mutluluk ya da mutsuzluk deniyordu bu duruma.
Her şeyi her zaman tek başına yaptığı için acıyordu ona insanlar.
Reklam
Nehirlerin manzaralarını çok önemserdi.
"İşe yaramaz — hiç işe yaramaz," dedim. "Okumayı öğrenince, bir tek şeye inanmasını öğretebilirsin ona — o da kendisidir."
Ona değebilir miydim? Belli etmeden denedim. Kadın beni gördü. Yüzünden sonsuz bir ironi, sonsuz bir keder gelip geçti. Ama iletişim kurmuştu, sırrını paylaşmış, zehrini akıtmıştı; artık konuşmayacaktı. Oturduğum yerden arkama yaslandım, gözlerimi onunkilerden kaçırdım, sadece kış manzarasının yamaçlarını ve çukurlarını, grilerini ve morlarını gördüm, kadının mesajını okudum, sırrını çözdüm, onun bakışlarının altında okudum o sırrı.
"Kuşkusuz ona, bir erkeğin zekâsının temelde her zaman bir kadınınkinden üstün olduğuna ve hep olacağına inanmayı öğretebilirsin, değil mi" diye önerdim. Bunu duyunca gözleri parladı ve yine eski notlarımızı karıştırmaya başladı. "Evet," dedi, "yaptıkları keşifleri düşünsene, matematiklerini, bilimlerini, felsefelerini,
Reklam
820 öğeden 991 ile 820 arasındakiler gösteriliyor.