Celia Aaron
Her bakımdan bir peri masalıydı.
Ama her peri masalında, her şeyi parçalamak ve mahvetmek için kenarda bekleyen biri vardır. İstediğini elde etmek uğruna dünyayı ateşe verebilecek kadar da alçaktır. İşte o duygusuz ve kötü adam, benim.
YORUMUM;
Kitaba sövenler olmuş “peh peh peh” diyerek uğurluyorum onları. Neden mi? Abi
Biraz hırs, biraz uyum gösterme becerisi ve sabır = başarı. Peh !!
Düzeni kendilerine yer açmak için değiştirmeye çalışan, ama aslında düzen ile sorunları olmayan insanların sözüm ona sıra dışı hayatları... Başarılı insanları sevimsiz buluyordum. Onlarla ilişki kurmak, yakınlaşmak istemiyordum.
Peh pehler,poh pohlarla,çok itleri at yaptık
Uçurdukda göklere,alkıştan kanat yaptık
Hiç yoktan başımıza koca saltanat yaptık
Üstüne çil vursanız,it onu kanat sanır
Eşeğe gem vurmayın kendisini at sanır
Kitap çok şirin, konusu ise Rüya ve çocukluk arkadaşı olan Andrey ile birlikte İngilizcelerini geliştirmek için İngiltere'ye yaz okuluna gitmeleri ve yeni maceralara atılmaları denebilir. Şimdi gelelim problemlerimize; kitaptaki en sıkıntılı durum zaman geçişleri. Yani geçmiş zamanda anlatırken bir anda geniş zamana geçiş yapılmış olması ''peh'' dedirttiriyor. Ayrıca yazım yanlışları ve noktalama işaretlerinin azlığı kafa karıştırıcı olabiliyor. Ama yine de insan okuyamama durumundayken çerezlik bir kitap niyetine, dili sade bir kitap arıyorsa neden olmasın ki?
Olmayacak bu oturduğum yerden usulca kalkarken bile çatırdayan koltuğa heybetli bir küfür savurdum. Sürahiden bardağa su döktüm. Titreyen elim suyu taşırmıştı. Yayılan su mürekkebe oradan da hislerime tercüman olmuş kağıda bulaşmış, siyah mürekkepse yuvarlak halini alıp anlamsızlığa doğru hissiyat kazanmıştı. Bunu da becerememiştim, su içmeyi yani.. Ortalığı batırmak değildi amacım. Sadece su içmekti. Şu kadarcık kolay olan işi bile düzgün yapamamıştım. Peh! Anlamak mı anlaşılmak mı daha zor ya da kolay. Yok efendim ne kolay ne zor. Yapabildiğin kadar kolay yapamadığın kadar zor.
bayanyazar1.blogspot.com.tr/2017/09/ahmak-t...
Doğal hammaddeler azaldıkça, pahalandıkça bizler sentetiklere döndük. Ama dünyanın çeşitli yörelerinde henüz hiç incelemediğimiz pek çok, belki yüzlerce hammadde var. Amazon Vadisi’ni düşün, okyanusu düşün Tanrı aşkına... sonra tarih var... Geçmiş zamana duyulan aşk çok yakın geçmişe yönelik. Elli yıl ya da peh peh yüz yıl öncesine. Ama ya beş bin yıl öncesinin kokuları? Acaba onlar bizim sandığımız kadar ilkel, ham ve basit miydi? Tarih? Ya hele bir de tarihöncesi?”
Metroda giderken etrafı dinlemek âdeti beni bir gün ya öldürecek, ya dövdürecek. Cuma günü Tünel’e ulaşmaya çalışırken metroda (Sebastian, metro yerine “yer altı treni kullanabilirsiniz diyen word programın kafa, göz girişebilirsin yüksek müsaadelerimle) gençler arasında bir yıldız meselesi açıldı. Baktım satışa çıkarılan yıldızlardan
Bu kitap için eh işte bile der miyim? Sanmıyorum. Fazla yüzeyseldi, hiç zevk alamadım okurken. Yazar güzelim Dominic ismini Nic diye yazmasıyla zaten beni benden aldı. Olivia ismine de Livy demesi üzerine tuz biber oldu. Rahat bırak güzelim isimleri, değil mi.. Dominic, Olivia'ya afedersiniz etmediği kelimeleri bırakmadı kız da ne gurursuzmuş hep peşinden gitti. Peh dedim. Yazar gerçi bir yerde ters köşeye yatırdı. Zaten onu da yapmasaydı rezil bir kitap olmuş bu ne böyle derdim. Aslında konunun zemini iyi ama üzerini sağlamlaştıramamış, bu konuda başarısız kalmış yazar. Bir de bu kitap seri. Diğer kitapları da basılsa okur muyum, sanmıyorum..
Seriyi merak edenlere;
1. Led Astray by a Rake - Aşkın Kollarında
2. A Most Sinful Proposal
3. To Pleasure a Duke
4. Sin With a Scoundrel
5. Wicked Earl Seeks Proper Heiress