Hiçbirimizin geleceği bu ülkenin ve halkın geleceğinden bağımsız değil. Nereye, ne kadar uzağa kaçsanız da değil! Peki bu genel tablo içinde ben ve benim gibi insanlar nerede duruyor? Ya da nerede duracak? İşte en kötü bölüm de bu zaten. Çünkü bana sorarsanız pek yakında, birkaç yıl içinde, bu gidişin yönünü değiştirecek bir şey olmadığı takdirde, biz bu ülke için bir şeyler yapmak istesek bile, bu ülke bizi istemeyecek. Hani bünye kendine yabancı olanı kusar ya, tıpkı öyle bizi de kusacak. Çünkü herkes hakikaten popüler kültürle kamçılanırken, giderek bütün ülke "köylüleşecek". Köylülük (köylüler değil!) kötüdür! Köylülük tutucudur; aynılaşmadır; ikiyüzlülüktür; ahlaksızlıktır. İşte böyle bir düzen içinde bize ihtiyaç olmayacak. Bizim yaptığımız, ürettiğimiz düşünsel, sanatsal her neyse hiçbir ürünün alıcısı kalmayacak. Bizim gibi insanlar -eğer bu gidişi değiştirecek herhangi bir şey yapamazsak yakın gelecekte tedavülden kalkacak!
Ne diyorsunuz?
Ah, ama bunu yapamazsın, Rose! Daniels. Hayır, o bunu yapamaz. Saklanabileceğini sanıyor ama yanılıyor. Önce hafta sonlarında çalışacağım. İşi daha çok telefonla halledeceğim. Böyle yapmak zorundayım. Pek çok işimiz var. Yakında önemli bir baskın da yapılacak. Ama neyse... Pek yakında sadece Rose'la ilgilenme fırsatını bulacağım. Ve o da çok geçmeden yaptıklarına pişman olacak. Evet. Ömrünün sonuna kadar pişmanlık duyacak. Tabii bu ömür kısa olabilir...