Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Veli Toplantısı
Günde sekiz saat mesai. Akşam eve gelmem saat yediyi buluyor. Tüm günüm, akşam yemeğini yedikten sonra içeceğim çayın hayalini kurmakla geçiyor. Eve bir geliyorum, öğretmen bizim oğlana beş sayfa ödev vermiş. Her gün beş sayfa ödev veriyor üstelik. Hani, bakan dememiş miydi eve ödev verilmeyecek diye? Çay bardağını elime alır almaz oğlan elinde
Reklam
"Nasılsınız pornografi manyakları? Nasılsınız avon kataloğunun yarısı kadar kitap okumayanlar? Nasılsınız kız düşüremediği için tanrıya isyan edenler? Nasılsınız ailesini beğenmeyip kendini İsa sananlar? Nasılsınız mankafalar? Nasılsınız?! Mutlu musunuz? Öğrenci hayatı yaşıyorum deyip sarhoşluktan başını kaldıramayanlar? İki tane felsefe kitabı okuduktan sonra filozof kesilenler? Artık intihar etmez misiniz? Peki siz nasılsınız dindar tecavüzcüler? Kadını mal gibi görenler? Nasılsınız tanrıya sadece kendi çıkarları için ellerini açanlar? Nasılsınız sırf ayıplanmamak için camiye koşanlar? Nasılsınız yolda göt bacak kesip, kendi karısının kızının sevgilisinin giyimine karışanlar? Nasılsınız sinemalarda, parklarda sakso çekerek kasıklarındaki dudakları evleneceği erkeğe sakladığını söyleyenler? Nasılsınız kendisini iyi ya da güzel hissetmek dışında sadece dikkat çekmek için bir ton makyaj yapanlar? Peki, peki siz nasılsınız efendiler? Doymadınız mı daha halkımın kanını içe içe. Siz nasılsınız lüks içinde yaşayıp ülkenin yoksulluğundan dert yananlar? Siz nasılsınız her geceyi bir kadınla geçirip, namustan ahlaktan bahsedenler? Nasılsınız?! Nasılsınız kendisinden başkasını beğenmeyenler? Nasılsınız başkasını dinlemeyenler? Hâlâ revolveri kafanıza dayayıp sıkmayı düşünmüyor musunuz?" Okan Bayülgen
GÖRÜCÜ İşten eve geldiğimde oldukça yorgundum. Elbiselerimi değiştirip hemen odama çekilip uzanmak istiyordum. --Anne! Ben geldim! Mutfaktaydı. Sesimi duyunca ellerini havluya silerek yanıma geldi. Gülümsüyordu. --Hoş geldin, aslan oğlum. Hay maşallah. Seni yaradana kurban olurum ben. Şaşırmıştım. Ama hemen kendimi toparladım. Ne de olsa böyle bir
Nasılsınız pornografi manyakları? Nasılsınız avon kataloğunun yarısı kadar kitap okumayanlar? Nasılsınız kız düşüremediği için tanrıya isyan edenler? Nasılsınız ailesini beğenmeyip kendini Hz.İsa sananlar? Nasılsınız?! Mutlu musunuz? Öğrenci hayatı yaşıyorum deyip sarhoşluktan başını kaldıramayanlar? İki tane felsefe kitabı okuduktan sonra filozof kesilenler? Artık intihar etmez misiniz? Peki siz nasılsınız dinci tecavüzcüler? Kadını mal gibi görenler? Nasılsınız tanrıya sadece kendi çıkarları için ellerini açanlar? Nasılsınız sırf ayıplanmamak için camiye koşanlar? Nasılsınız yolda g*t bacak kesip, kendi karısının kızının sevgilisinin giyimine karışanlar? Nasılsınız kendisini iyi ya da güzel hissetmek dışında sadece dikkat çekmek için bir ton makyaj yapanlar? Peki, peki siz nasılsınız efendiler? Doymadınız mı daha halkımın kanını içmekten, Siz nasılsınız her geceyi bir kadınla geçirip, namustan ahlaktan bahsedenler? Nasılsınız?! Nasılsınız kendisinden başkasını beğenmeyenler? Nasılsınız başkasını dinlemeyenler? Hala revolveri kafanıza dayayıp sıkmayı düşünmüyor musunuz ? Düşünün Yalvarırım. -MUSTAFA GÖRGÜÇ
Bir insanı ahlaken eğitmeden sadece zihnen eğitmek, topluma bir bela kazandırmaktır. Theodore Roosevelt Ahlaki eğitim ise evde başlar. Cinsiyet ayırmadan bir paylaşımda bulunmak istiyorum. Bugün oyuncaklarını,yatağını,kitaplarını toplamayan çocuk,dışarıdan gelince elbisesini yere atan çocuk,yemek masasından kalkarken tabağını kaldırmayan
Reklam
Nasılsınız!?
Nasılsınız? sorusuna, İyiyim, sağ olun siz nasılsınız? dersiniz değil mi? Peki gerçekten iyi miyiz? Gerçekten iyi değilsek, neden kalıplaşmış bir iyiyiz uçuruyoruz karşımızdakine? Kim uğraşacak şimdi halimi anlatmakla değil mi? Ya da karşımızdaki sanki çok mu meraklı halimizi bilmeye? Her iyiyim dediğimde, bir yalan söylemişlik suçluluğu çöker vicdanıma. Düşünüyorum da doğruları ve hissettiklerimi olduğu gibi aktarsam sorana ne olacak sanki? Sonuçta sorumluluk soran kişide değil mi? Soruyorsan cevabını da dinleyeceksin kardeşim. Buhranım da senin, sevincim de… Kalıplaşmış her kelimeden uzak kalmak istiyorum. Gönlümden geçen neyse, kural dinlemeden, kâğıda döker gibi dökmek istiyorum dilimden de. Pek beceremiyorum burada yazdığım gibi konuşmayı. Özgür hissetmiyorum. Karşımda duran bir insansa eğer mimiklerini okuyorum. Hangi cevabımın onu tatmin edeceğine odaklanıyorum. Karşımda duran bir nesneyse veya dili olmayan bir canlıysa çok daha rahat açılıyorum onlara. Bu kısıtlama kendimizden geliyor olmalı. Neden olduğu gibi konuşamıyorum değil aslında soru, neden soranın duymak istediği cevapları söylemeye çalışıyorum? Düşünsenize, bu içinden gelme halini kelimelere döktüğümüzde, her sorana aynı yöntemle cevap verdiğimizde bizi nasıl karşılarlar? Yahu kardeşim ben sana bunu mu sordum şimdi, iyiyim de geç işte der büyük bir çoğunluk. O zaman bu kalıplaşmış sorulara karşıyım ben. Cevabı yalandan olan her söyleme karşıyım. Sormayın o zaman. Bana yalan söyletecekseniz sormayın. Ya da ben iyi değilim diyeyim, sizde bana neden diye sormayın.
118 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.