Başım ağrıyordu, hastaydım, okumayacaktım; iyi ki okumuşum, adeta iyileştim.
Kumarbazı 2 defa okumaya kalkıştım. İlkinde, Budala'yı bitirmemden hemen sonraydı, bir önceki kitaptan devam ediyormuş hissine kapıldığımdan biraz zaman geçmesini bekledim. Derken aradan 6 ay geçti ve başımın ağrıdığı bir akşam sıkıntımı unutmak için kitabı elime aldım. Fakat o da nesi! İlk seferinde hiç ilerlemeyen, benim için hayal kırıklığına dönüşen kitap 80 sayfa birden ilerlemişti. Hatta biraz daha ağrılarıma dayanabilseydim bu heyecanlı eseri o akşam bitirebilirdim de.
Kumar hakkında uzuuun konuşmalar sıkıcıydı, kumarhane sahneleri ise bunun aksine uzunca yazılsa bile su gibi akıcı ve zevkliydi.
Ben özellikle büyükannenin gelişiyle hikayenin en güzel rengini kazandığını hissettim. Ayrıca Bay Astley'in gizemli, sakin havası da hoşuma giden ayrı bir zenginlikti. Ana karaktere gelince; sadece kumarhanede değil, hayattaki kararlarında da kumar oynayan biri İvanoviç. Önündeki kozu göremeyip körü körüne kumara devam eden bir karakter olarak beni biraz üzdü fakat doğrusuyla yanlışıyla o, büyük bir temsili oluşturuyor. Bu da insanı fena halde düşünmeye sevkediyor.
Sonuç olarak kısacık ama dopdolu bir romanmış meğer bu Kumarbaz. İvanoviç'in de dediği gibi "işte size bir gerçek efendim! Bazen son çaba bile değerli olabilir! Ya o esnada cesaretimi kaybetseydim, ya (okumaya) karar vermeye cüret edemeseydim?"