“Seksenlik bir adam, huzurevinde pembe pantolonlu bir yaşlı hanıma yanaşır ve "Bugün benim doğum günüm!" der.
"Şahane," der kadın, "tam yaşını söyleyebileceğime bahse girerim."
"Ciddi mi? Nasıl?"
"Kolay," der kadın. "Pantolonunu indir." Adam pantolonunu indirir.
"Tamam," der kadın, şimdi donunu da indir."
Adam indirir. Kadın eliyle şöyle bir yoklar ve "Sen seksen dört yaşındasın," der.
Adam şaşırır. "Nasıl bildin?"
Kadın gülümser: "Dün söylemiştin."
Seksenlik bir adam, huzurevinde pembe pantolonlu bir yaşlı hanıma yanaşır ve "Bugün benim doğum günüm!" der. "Şahane," der kadın, "tam yaşını söyleyebileceğime bahse girerim." "Ciddi mi? Nasıl?" "Kolay," der kadın. "Pantolonunu indir." Adam pantolonunu indirir. "Tamam," der kadın, şimdi donunu da indir." Adam indirir. Kadın eliyle şöyle bir yoklar ve "Sen seksen dört yaşındasın," der. Adam şaşırır. "Nasıl bildin?" Kadın gülümser: "Dün söylemiştin."
Yaşlı adam en eski numarayı, yani, post hoc ergo proter hoc'u veya "yokladıktan sonra anladı, öyleyse yoklama yüzünden anladı"yı yutmuştur... Her seferinde tuzağa düşüren kısım, propter kısmıdır.
Post hoc ergo propter hoc genellikle bizleri aldatır çünkü işin içinde bir başka nedenin bulunduğunu fark etmeyi başaramayız.
Seksenlik bir adam, huzurevinde pembe pantolonlu bir yaşlı hanıma yanaşır ve "Bugün benim doğum günüm!" der.
"Şahane," der kadın, "tam yaşını söyleyebileceğime bahse girerim."
"Ciddi mi? Nasıl?"
"Kolay," der kadın. "Pantolonunu indir." Adam pantolonunu indirir.
"Tamam," der kadın, şimdi donunu da indir."
Adam indirir. Kadın eliyle şöyle bir yoklar ve "Sen seksen dört yaşındasın," der.
Adam şaşırır. "Nasıl bildin?"
Kadın gülümser: "Dün söylemiştin."
Okuduğum üçüncü kitabı oldu. Şiir kitaplarını, bir roman ya da öykü kitabı gibi okumayı bir türlü sevemedim. Zaman zaman elime alıp karıştırarak okumak daha hoş gelir.. Ama, Nâzım'da iş değişti. :) Son zamanlarda, ortamım müsait olduğunca sesli okumayı tercih ediyorum. Nâzım'ı da sesli okuyunca bambaşka bir duygu seli oluştu. O dizeler onun
Seksenlik bir adam, huzurevinde pembe pantolonlu bir yaşlı hanıma yanaşır ve "Bugün benim doğum günüm!" der.
"Şahane," der kadın, "tam yaşını söyleyebileceğime bahse girerim."
"Ciddi mi? Nasıl?"
"Kolay," der kadın. "Pantolonunu indir." Adam pantolonunu indirir.
"Tamam," der kadın, şimdi donunu da indir."
Adam indirir. Kadın eliyle şöyle bir yoklar ve "Sen seksen dört yaşındasın," der.
Adam şaşırır. "Nasıl bildin?"
Kadın gülümser: "Dün söylemiştin."
Kaç renge sahip gönül,
Gökkuşağı renkler var icerisinde.
Karmaşık duygular..!
Şeker pembesi, tezattı yüz ifadesi.
Mutlu ki; belli etmiş fiyakası da renkli
Şimdi anımsıyorum da!
Saçlar silme sıfır, ince telli..
Ne garibime gitti pantolonun rengi,
Ben hiç giymem amma.
Cesaret son modanın rengi.
Kadim TATAROĞLU