Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
198 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 saatte okudu
Peri Gazozu
Bazı kitaplar bir çırpıda okunur ya, bu kitapta onlardan biriydi benim için. İşin doğrusu
Ercan Kesal
Ercan Kesal
'lı tv'deki dizilerden özellikle bugünlerde atv televizyonunda ki, Aldatma dizisinde ki Avukat rolünden izlemekteyiz. Bir gün istanbulda D&R da kitaplarını görünce popileritesini kullanıp kitap yazdığı ön yargısına varmıştım. Oysaki
Peri Gazozu
Peri GazozuErcan Kesal · İletişim Yayınevi · 20194,050 okunma
Bazı şeyler insana geri dönülmez yollar çizer. Bir sarsın­tı, bir kırılma olur hayatınızda ve sonra hiçbir şey eskisi gi­bi olmaz.
Sayfa 163 - İletişim Yayınları / 10. Baskı 2016, lstanbulKitabı okudu
Reklam
Biz
Belki de biricik mesele bu. Dünyanın bizimle birlikte kurul­duğunu zannedip, kendimiz için sonsuz bir yaşam hayal et­mek. . . Bu yüzden, bu kadar kalınlaştı derimiz. Bu yüzden dipsiz bir kuyuya dönmüş içimiz.
Sayfa 132 - İletişim Yayınları / 10. Baskı 2016, lstanbulKitabı okudu
Ölülerimiz Nerede?
Darbe olmuş. Cuntacılar ibret-i alem için adam asma te­laşındalar. Kurbanlardan biri de Veysel Güney. On bir gün arayla yapılan iki duruşmadan sonra idamına karar veriliyor Veysel'in ve 10 Haziran 198l'de asılıyor. ldam gecesini, dö­nemin Gaziantep Cumhuriyet savcısı anlatıyor: " ... dedim 'Veysel, son bir arzun var mı? Adettendir, son arzun nedir?' 'Babama mektup yazacağım' dedi. Kağıt kalem verdik. Yazdı mektubunu. Hiç kimseyi tanımıyordu orada ve ipe götürülen bir adamdı. Avukatı yoktu, yakını yoktu, hiç kimsesi yoktu ... " Veysel'in mezarı da yok şimdi. Asmakla kalmamışlar, ölü­sünü de vermiyorlar. " ... Karga ağzında bir karga ölüsüyle geldi uzaktan ve ora­ da bir yere kondu. Toprağı eşeledi ve ağzındaki ölüyü, açtı­ğı çukura koydu. Sonra eşelediği çukurun üzerini yine top­rakla örttü. Bunları gören Kabil'in içi yandı, bir karga kadar olamadığı ve kardeşinin ölüsünü açıkta bıraktığı için piş­man oldu. Ah! etti ... " Ey cellatlar, ey güvercin kasapları, ölüm tacirleri... İnsan daha konuşmadan, öğrenmeden, bilmeden "mezar kazıyordu" ölüsü için. Ne Berfo ananın oğlunun ölüsünü verdiniz, ne de Vey­sel'in mezarını ... Ölülerimiz nerede? Bir karga bile değilsiniz. Kabil'in kargayı görüp de utanan kalbi yok sizlerde, anladık. Ama, yorulmadınız mı, ağzınızda cesetlerle yıllar yılı te­pemizde akbaba gibi dolaşmaktan? Bir karga gibi yapın hiç olmazsa. İnin yere ve bırakın ölülerimizi. Kalplerimiz onla­ra mezar yeridir.
Sayfa 114 - İletişim Yayınları / 10. Baskı 2016, lstanbulKitabı okudu
İnanılır gibi değil, yaşattığınızı yaşamadan ölmeyin.
Yetmiş sekiz yaşındaki lbrahim Aslan "dualarım kabul oldu" diye sevinçten ağlıyordu. Oğlu Emin'in kemikleri on se­kiz yıl sonra bir kuyunun dibinde bulunmuş da ona sevini­yormuş. Şimdi arkanıza yaslanın ve bir an düşünün n'olur. Bir baba, on sekiz yıl önce öldürülen ve kaybedilen oğlunun, kafatası ve kemikleri, yanmış halde bir kuyunun dibinde bu­lundu diye sevinç gözyaşları döküyor! Bundan sonraki tüm sevinçlerim bu ülkeye haram olsun ...
Sayfa 114 - İletişim Yayınları / 10. Baskı 2016, lstanbulKitabı okudu
“…Karga ağzında bir karga ölüsüyle geldi uzaktan ve orada bir yere kondu. Toprağı eşeledi ve ağzındaki ölüyü, açtığı çukura koydu. Sonra eşelediği çukurun üzerini yine toprakla örttü. Bunları gören Kabil’in içi yandı, bir karga kadar olamadığı ve kardeşinin ölüsünü açıkta bıraktığı için pişman oldu. Ah! Etti.” Ey cellatlar, ey güvercin kasapları, ölüm tacirleri… İnsan daha konuşmadan, öğrenmeden bilmeden “mezar kazıyordu” ölüsü için.
Reklam
Hayata Dönüş Operasyonu Diye Bunlarda oldu Bu Ülkede...
19 Ara­lık 2000 günü, Bayrampaşa Cezaevinin koğuşunda günler­dir ölüme yatan genç insanlara attılar. Bakın ne anlatıyor yıl­lar sonra, o katliama katılan askerlerden biri: "Koğuşta yangın çıktıktan sonra yardım isteyenlere 'sizi kurtarmak için yaş battaniyeler atıyoruz, bunlara sarılın ve kendinizi koruyun,' diyerek battaniye attık. Fakat battaniye­lere su değil, benzin ve tiner dökülmüştü. Battaniyeye sarı­lanlar daha çabuk yanıyordu." On iki yıldır bu ülkenin ciğerlerinde yanmış insan etinin kokusu tütüyor. Dozerle yıkılmış cezaevi duvarının önünde, "Hepimizi yaktılar," diye bağıran kız kardeşimin sesi, bir "palemsest" gibi, yeni bir şeyler yazmak için açtığınız her sayfasında hayatınızın, karşınıza çıkacak. Ya görmezden ge­lir, sürdürürsünüz ölüm uykunuzu, ya da yüzleşir, hesabını verirsiniz bu utancın.
Sayfa 103 - İletişim Yayınları / 10. Baskı 2016, lstanbulKitabı okudu
Ey zebaniler, ey korku tüccarları, ey kibir heykelleri, vicdan fakirleri, zalimler! Bırakın kuzuların önünü. Geçip gitsinler ırmağın öte yanına. Anneleri bulur kokusundan onları. Mutlaka bulur. Bırakın kucaklaşsınlar…
"Karasevda demek, siyah bir mühür demektir. Sevdaya düşenlerin kalbinde mutlaka o mühür vardır."
Sayfa 57 - İletişim Yayınları / 10. Baskı 2016, lstanbulKitabı okudu
Birbirimizin hayatlarının içindeyiz. Bundan hiç haberdar olmasak da...
Reklam
Birbirimizin hayatlarının içindeyiz. İstesek de istemesek de.
Sığamadık yeryüzü sofrasına.
Kibir denizinde boğulmuşuz da haberimiz yok. Değirmenimiz susmuş, unumuz bitmiş. Fırınlarımız da kararmış, kalplerimiz gibi. Artık burnumuzda sıcak ekmek kokusu yerine kan kokusu var... İyi o zaman. Ne diyelim? Afiyet olsun...
"Sosyalist, kendi aç kalsa da önündeki yumurtayı arkadaşının önüne doğru iten adamdır."
Şimdi bir türlü sığamayıp, delice bir kavgaya tutuştuğu­muz, adına Anadolu denen şu kadim topraklarda, binlerce yıl önce hüküm sürmüş, bir Hitit kralının oğullarına bırak­tığı vasiyete bakın isterseniz: "Öldüğümde beni, usulünce yıkayın, göğsünüze yaslayın ve toprağa bırakın. Bu kadar."
Sayfa 25 - İletişim Yayınları / 10. Baskı 2016, lstanbulKitabı okudu
Biz Hakkı Severek yandık, Sevmeyenler bilsinler
2 Temmuz sabahı, on altı ve on dokuz yaşlarında iki kız kardeş, Asuman ve Yasemin, Sivas'ta yapılacak Pir Sultan Abdal Şenlikleri'ne gidecekleri için çok mutluydular. Şen­likte semah döneceklerdi. Düğüne gider gibi gittiler Sivas'a. Asuman olaylardan hemen önce annesini aradı. "Semah çok güzeldi anne, hepimizin ayakları yerden ke­ sildi, uçtuk sanki," diyordu. Yeter Hanım, "kızım, terlemiş­sindir, sırtına bez koysaydın," diye telaşlandı. Bir süre önce zatürre geçirmişti çünkü. Nerden bilsin, birkaç saat sonra, kızlarının ciğerine yanmış insan eti kokusunun dolacağını. Asuman'dan hemen sonra ekipten biri daha aradı ve abi­siyle konuştu: "Oteli bastılar, annene söyleme, otelden ayrılıp Ankara'ya gideceğiz." Dışarıda saatlerdir bekleyen kalabalık, çok geçmeden ote­li ateşe verecekti zaten. Anne haberi televizyondan duydu. "Televizyonda altyazı geçiyor, ölü ve yaralıların isimlerini söylüyordu. Ne yapacağımı bilemedim. Eve döndük. Öldük­lerini biliyormuş herkes, ama bana söylememişler. Umudu­mu kaybetmedim. Nasıl olsa bir fırsatını bulur, ararlar de­dim. Ama aramadılar. Yasemin'im nerede, Asuman'ım nere­ de diye bağırdım günlerce. Duymadılar sesimi..."
Sayfa 19 - İletişim Yayınları / 10. Baskı 2016, lstanbulKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.