Hiçbir hüzün var olmamış şeylerin hüznü kadar işlemez insanın içine! Gerçek zamanda yaşanmış geçmişimi düşünürken yol kenarına atılmış çocukluğumun cesedine ağlarken hissettiklerim... Bu bile düşlerimdeki o mütevazı yaratıkların gerçek olmadığını düşününce bastıran coşkun acıya, ağlarken kapıldığım heyecana yetişemez; hatta figüranlara, sahte varlığımla düşlerimde yürürken bir köşe başında ya da hayalimde bin kez inip çıktığım o dar sokaklardan birinde, bir kapı önünde, tesadüfen, bir kerecik gözümün iliştiği insanlara bile içim yanar.
Var olduğum yerde, var olduğum için göğsüm sıkışırken ve bu hastalığın etrafımı saran şeylerden değil, ciğerlerimden kaynaklandığını bilirken, daha rahat nefes alabileceğim bir yer bulabilir miyim?