''Başka başka kişiler oldun sen, bütün başkaları oldun. Ama asla kimse olmadın.''
İnsan, kapalı bir pencerenin dibindeki vızıldayan kör ve nafile bir böcekten başka nedir ki?
Reklam
Kimseyle alay etme, asla kimseyi gülünç duruma düşürme, kalbinin en ücra köşesinde bile yapma bunu. İnsan yaşamı alaya alınamayacak kadar hüzünlü ve ciddidir.
Ben kendimi, kendimin bir fikri olmaktan başka türlü asla algılamadım.
“Susuyorum. Konuşursam anlaşılmayacağım. Ben susarak anlaşılmamayı tercih ederim.”
İnsan, kapalı bir pencerenin dibinde vızıldıyan kör ve nafile bir böcekten başka nedir ki? Pencerenin ötesindeki ışık ve ısı odağını içgüdüsel olarak hisseder. Ama kördür, göremez; ışıkla arasına giren şeyi de göremez. Dolayısıyla, gözü dönmüş bir halde ışığa yaklaşmaya çalışır. Işıktan uzaklaşsa da, pencereden geçerek ona asla yaklaşamaz. Bilim, bu böceğe nasıl yardım edebilir? Camın yüzeyinin eğri büğrülüğünü, pürüzlerini keşfedebilir, kimi yerinin daha kalın kimi yerinin daha ince olduğunu, bir yerinin daha kaba başka yerinin daha incelikli olduğunu saptayabilir. Ama kibar filozof, bütün bunlarla ışığa ne kadar yaklaşabilir? Gerçekten görebilecek kadar yakın olabilir mi? Sanırım dışardaki ışığa kendini fırlatabilmek için, pencereyi bir biçimde zorlamayı her şeye rağmen başaran dahi insan ya da şairdir. O zaman da, herkesten çok daha öteye gitmenin sıcaklığını ve sevincini hisseder; ama o bile hep kör değil midir? Ezeli Hakikati gerçekten daha yakından tanıyabilir mi o? İzin verin metaforu biraz daha sürdüreyim. Kimileri pencereden ters yönde geri geri uzaklaşır ve önünde pencereyi bulamayınca, işte, o zaman "Camı aştık!" diye haykırırlar.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.