Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
e.
e.
@petnaest
250 okur puanı
Nisan 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Spoilersız yorum.
kitap fazlasıyla +18 öğeler içeriyordu bunu göz önüne alarak okumak gerekiyor. kitap bana göre "çerez kitap" kategorisindeydi. kafa dağıtmak için okunabilir. hepten vasat da değildi öyle dersem haksızlık etmiş olurum ama çok büyük beklentilerle büyük bir aşk okuyacağım düşüncesiyle kitaba başlamanızı önermem. aşktan ziyade karakterlerin arasındaki cinsel gerilim söz konusuydu. akıcı bir dili var. şahsen satın almanızı önermem fiyatına değeceğini düşünmüyorum ben kütüphaneden ödünç alarak okudum.
Genelde şiir kitaplarına inceleme yazmam ancak bu kitabın "23" okunma sayısını görünce yazmam gerektiğini düşündüm. Asuman Susam'ın okuduğum ilk eseri. Ancak bende fevkalâde bir izlenim bıraktı. Kesinlikle kendine has bir tarzı var. Kalemini fazlasıyla sevdim. 85 sayfa olmasına karşın beni derinden etkileyen birçok dizesi oldu. Şiir seven ve yeni kalem arayışında olan herkes bir şans vermeli.
Spoilersız
Hush hush serisinin ikinci kitabı "Çığlık". Öncelikle yazarın dili çok akıcı, yaklaşık 400 sayfa olmasına rağmen çok kısa bir zamanda bitti. Ancak bu seriye başlarken kesinlikle karakterlerin lise çağında olmasını göz önünde bulundurmanız gerekiyor. Aksi takdirde anakarakterler olsun, yankarakterler olsun okurken can sıkıcı bir hâl
Okur Takip Önerileri
Kitaba bir beklentim olmadan çerezlik niyetinde başladım. Eğer siz de böyle yaparsanız kitabı beğenebilirsiniz. Genel anlamda güzel tavsiyeler veren bir kişisel gelişim kitabı. Ama "bu kitabı okuduktan sonra hayatımda bir şeyler değişti." Denilecek bir kitap olduğunu sanmıyorum. Yine de yararlı bilgiler içinde yok değil. Ben sadece içindeki yoga ve türevleri sanatları fazla detaylı anlattığını düşünüyorum. Hele de o çizimlere hiç gerek yoktu. Sonuçta yoga yapmak isteyen her türlü açar izler. Abartıldığı kadar bir kitap değil ama denk gelirseniz alıp okumak size kalmış.
hayır diyemeyen herkes için...
Açıkçası okumaktan en az keyif aldığım tür kişisel gelişimdir. Ancak psikoloğumun önerisiyle bu kitaba bir şans verdim. Ve ilk defa bir kişisel gelişim kitabını keyifle okudum. Durumun böyle olmasında, yazarların -kitabın yazarı iki kişi- doktorluğunun etkisinin bulunduğunu düşünüyorum. Öneriler çok tutarlıydı. Karşınızdaki anlatıcılar sizi anlıyordu ve her duruma uygun çözüm önerisi sunarken samimiydi. Belki de en önemlisi, çevremdeki pek çok insanı kitapta buldum diyebilirim, kendim de dahil. 300 sayfalık bir kitap olmasına karşın aklımdaki bütün soruları tüm doyuruculuğuyla bana sundu. Hatta daha da ötesi, sizi cesaretlendiren yönü baskındı.
Hayatınızda değişiklikler yapmak istiyor ve nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız, hayır demek sizin için zorlayıcıysa, insanlarla aranızdaki sınır sık sık işgal ediliyorsa bu kitap size çok şey katacaktır. Ama elbette kitap bir sihirli değnek değil ve iş yine sizde bitiyor!
konu alacakaranlık serisi olunca objektif bir yorum yapamıyorum maalesef. herkesin diğerlerinden ayrı tuttuğu bir kurgu vardır mutlaka, benim için de bu kurgu alacakaranlık. o yüzden incelememi ona göre okuyun lütfen.
yoruma gelirsek...
ilk kitaba kıyasladığımızda yazarın dilinin gözle görülür şekilde geliştiğini görebiliyoruz. ama bu akıcılığından hiçbir şey kaybettirmemiş. ve filmlerdeki bazı "bu sahne neden gerekliydi" dediğimiz sahnelerin anlamını öğreniyoruz. kafamızda çok daha iyi oturuyor karakterler. en basitinden bella'nın Jacob'a karşı hep haksızlık yaptığını düşünürdüm. ama kitapta her şeyi apaçık gördüm, bu yüzden bella'ya sempatim oluştu. jacob demişken... kitapta filmdekinden çok daha sahnesi olduğunu düşünüyorum ve onu daha fazla görmek beni mutlu etti açıkçası. bir diğer konuysa edwardla bella'nın yakınlaşma sahneleri. edward filmde bella'ya karşı çok daha uzak duruyor, kendini kontrol altına alamamaktan korktuğu için. ancak kitapta bu onu ne kadar zorlasa da daha çok çabaladığını görüyoruz, hâliyle daha fazla yakınlaşma sahnesi... ve edward'la bella'nın aşkı kesinlike daha yoğun kitapta. her diyaloglarında ve hareketlerinde bunu anlayabiliyorsunuz.
eğer benim gibi alacakaranlık sevdalısıysanız gözüm kapalı almanızı öneririm. ama sadece filmlerini izledim bu bana yeter diyorsanız da haklısınız, çünkü filmlerdeki küçük detaylar dışında farklı hiçbir şey yok.
Spoiler yok.
çünkü biz karıncayız, gençlik kategorisinde bir kitap. ama okurken, yazarın bundan çok daha fazlasını hedeflediğini anlıyorsunuz. dili çok akıcı ve samimiydi. hatta fazlasıyla samimiydi diyebilirim, karakterin her düşüncesini sansürlenmeksizin görüyorduk. ancak yazar tam orta yolu bulmuş olmalı ki, altını çizdiğim pek çok satır oldu. karakterlerin en sevdiğim yanı tamamen gerçek hissettirmeleriydi, yapay gelen tek bir karakter bile yoktu. yazar hiçbirini ilahlaştırmaya çalışmamış ve tüm yalınlığıyla önümüze sunmuş. olaylar gelişirken "bu olmasaydı da olurdu" dediğim tek bir yer olmadı açıkçası, hatta o kadar keyif aldım ki bir yüz sayfa daha olsa okurdum. sayfalar ilerledikçe hemen hemen her duyguyu yaşadım. ayrıca henry'nin vereceği karar da kitaba karşı duyduğum merakı canlı tuttu. cinsellik ön planda değildi ama ara sıra üstü kapalı geçiyordu. kitabın arasına sıkıştırılmış küçük kıyamet senaryoları da hoşuma gitti. herkesin hoşuna gitmeyebilir ama vermek istediği mesaj düşünüldüğünde özellikle kitabın sonunu yazar gerçekten çok güzel bağlamış. böyle kitaplar harcanmamalı diye düşünüyorum. eğer almayı düşünüyorsanız daha fazla düşünmeyin derim!
not: homofobikseniz almayın.
Kesinlikle okumalısınız.
Bu kitap pek çok açıdan değerlendirildiğinde muazzam bir keyif verdi bana. Kesinlikle herkesin okuması gereken bir yazar Virginia Woolf. Kelimeleri öyle bir kullanışı var ki bildiğimiz dünyayı -buna iç dünyamız da dâhil, hatta özellikle iç dünyamız- bize yeniden anlatıyor sanki. Kitabın kurgu yönü ağır basmasa bile eksik bırakılmamıştı hiçbir şekilde. Çok derin anlamları var, her kelimeyi hissedebiliyorsunuz. Defalarca okunulabilecek bir kitap ayrıca, kesinlikle sıkmaz.
Kitaba normal bir gençlik kitabı okuyacağım düşüncesiyle başlamıştım. Ama öyle olmadı. Yazar aşkı en saf hâliyle bize aktarmış. Çok nahifti ve bazı cümleler o kadar içinize işliyordu ki, satırların sanki sizin ağzınızdan döküldüğünü hissediyordunuz. Kitapta yaşanılan her an hem bu denli gerçeküstü gelirken, bir yandan da karakterlerin nefes aldığını duyabiliyordunuz. Rowell'ın kalemi tezatlıklarıyla büyülüyordu. Ayrıca sonunun tam yerinde bittiğini düşünüyorum, kesinlikle okunmaya değer.
yarı spoilerlı duygu dalgalanmalarında sörf yapmalık inceleme
Serinin dördüncü kitabından selamlar!
Neresinden başlasam bilemiyorum gerçekten. O kadar dolu dolu bir kitaptı ki... Serinin en güzel kitaplarındandı kesinlikle. Yazarın üçüncü kitaptaki düşüşünden sonra dördüncü kitabı bu kadar güzel beklemiyordum. Yazar kitaptaki tüm duyguları bana geçirmeyi başardı. Ters köşeleriyle şaşırttı... Ama bence
bol kepçeden spoiler bulunur!
Açıkçası ilk iki kitaptan sonra yazar beklentimi Allahuekber dağlarına çıkarmıştı. Kötü bir kitap olmasa da beklentim yüzünden bayağı hüsrana uğradım. Zaten başından sonuna kadar olaylar çok durağandı. Vhallayla prensin ilişkisi de çok vıcık vıcık bir hâl aldı, bazı yerlerde o kadar klişeleştiler ki gülmeden duramadım doğrusu. Kitabın başından beri hazırlandıkları savaş da kısacık bir bölümde bitti zaten. Bunun için miydi bunca tantana dedirtti insana. Hele de kitabın sonundaki saçmalık!? Prens Aldrik asla gözümde bu kadar düşemezdi. Yaptığı anlaşma kabul edilebilir ama Vhalla'ya söylediği hakaretler ve sonrasında "Ben senin prensinim bana aitsin yanıma gelmeni emrediyorum." Deyişi... Daha fazla soğuyamazdım sanırım bir karakterden. Umarım Vhalla bir salaklık yapıp da affetmez. Diğer kitapta bu olanların bir mantıklı açıklamasını bulamazsam yazarın kulaklarını epey çınlatacağım kesin! Bu güzel evreni ve karakterleri harcarsa çok üzülürüm.
biraz nefretimi kusmuş olabilirim...
Katiller çetesi serisinin yazarı J.A Redmerski, oldukça popüler ve övülen bir yazar, hâliyle bu serisini okuyanlar da gayet başarılı buluyor. Ne yazık ki kitabın baskısı hemen hemen her yerde tükendiği için sahaflardan bulabildim. Uzun zamandır merak ediyordum ve beklentim çok yüksekti. Maalesef beklentimi hiç karşılayamadı kitap. Herhangi bir gençlik kitabından hiç farkı yoktu, karakterlerde hiçbir derinlik hissedemedim. Kurgu zaten başından sonuna kadar tahmin edilebilirdi. Cinsellik rahatsız edecek derecede ön plandaydı. Ama yine de yazarın vermek istediği bazı mesajlar hoştu tabii, hepten asla okunmamalı diyemiyorum bu yüzden. Yine de gerek var mı derseniz, kesinlikle yok. Kitabın bana kattığı tek güzel şey ise müzikal bir yönünün olması, kurguya yedirilen şarkılar oldukça güzeldi, bilmediğim gruplar keşfettim. Ama çoğu şey eksikti kitapta. Yan karakterler sırf olmuş olsun diye dekor niyetine konulmuş gibiydi. Ki ben baş karakterlerin derinliğinin olduğunu bile hissedemedim o da ayrı konu. Birçok gençlik kitabı okudum ama bu gerçekten baştan savma yazılmış, ikinci kitabını okumayı asla düşünmüyorum.
*SPOİLERLI KISIM*
Andrew'in başından beri bir sır sakladığı belliydi ama o bile zorlama geldi açıkçası. Hastanenin yatağında bile birbirlerini okşadılar... Hiç ciddiye alamadım. Tek sevdiğim yer kitapta sondaki Andrew'in mektubuydu. Ama onda bile çocuk seksten bahsediyordu göz kırpan emojiyle siz düşünün...
İtiraf etmeliyim ki bu kitabı yorumlarken objektif olamayacağım kesin. Çünkü benim için anlamı çok büyük. Ne zaman kendimi bir çıkmazda, ya da çok uzun bir yolun daha başında görsem, ortaokuldan beri, bu serinin filmlerini izlerim. Açıkçası ne bulduğumu tam olarak ben de kendime söyleyemiyorum sanırım. Ama alacakaranlıktan hiç kopamadım, bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Zamanında çok ses getirmiş ve hâlâ daha yerini koruyan kült serilerden. Filmlerin her sahnesini neredeyse ezbere bildiğim için kitabını almakta tereddüt yaşadım. Keşke yaşamasaymışım... çünkü ona rağmen soluksuz okuyup bitmemesi için uzatmaya çalıştım. Edward ve Bella'nın aşklarının aslında ekranda gördüğümüzden çok daha fazla olduğunu anladım. Ayrıca filmlerde atlanılan detayların aslında büyük resmi nasıl etkilediğini görünce de çok şaşırdım. Ama en çok sevindiğim nokta, karakterleri daha yakından tanıyabilme şansımdı. Diğer kitaplarını da kesinlikle okumak istiyorum. Eğer benim gibi alacakaranlığın filmlerine tutkuluysanız, kesinlikle kitaplarını almanızı öneririm. İnanın her şeyi bilmeniz hiçbir şeyi değiştirmiyor, hatta birçok şeyi bilmediğinizi anlıyorsunuz. Eğer hiç bu evrene adım atmadıysanız da, daha çok geciktirmenizi istemem.
serinin üçüncü kitabıdır ve yorumda spoiler yok.
Eğer bu seriye başlayacaksanız, beklentinizi yüksek tutmamanızı öneririm. Fakat bu demek değil ki seri kötü. Hayır değil, hatta gayet keyifli. Ama diğer fantastik kategorisindeki kitaplarla karşılaştırıldığında oldukça altında kalıyor maalesef. Şahsen benim en sevdiğim doğaüstü varlıklar vampirler olduğundan elime onlarla ilgili ne geçerse ya
Spoiler yok.
Kitap baştan sonra beni etkiledi. Bu kadar güzel bir aşk okuyacağımı tahmin etmemiştim. Hem fantastik yönünün bu derece uç olması, hem de son derece gerçek hissettirmesi... Çok başarılıydı. Yazarın akıcı üslubuna karşın insanı sarsan bir anlatımı vardı. Kesinlikle insanın hafızasına kazınan bir kitap, popülaritesini hak ettiğini düşünüyorum. Ve kitabın sonundaki ters köşede, tabiri caizse ağzım açık kaldım. Çok duygulandım. Daha iyisi yazılamazdı. Aynı zamanda ucu açık bitmesi bazı okurları sinirlendirse de, olması gereken tam olarak buydu diye düşünüyorum. Çünkü yazar şimdiyle bitirdi, A'nın seçimini yazdı, sonrasındaysa o anda ne yaptığıyla bitirdi. Geleceğe veya geçmişe takılmadan. Bu düşünce zaten kitabın başından beri hemen hemen her paragrafta geçiyordu. Kesinlikle okuyun derim, özellikle genç kurgu sevenler, ama sevmeyenler de göz atmalı bence. A'yla tanışmalısınız, gün bitmeden. :')
spoiler bulunmamaktadır.
Açıkçası matematik her zaman için benim kâbusum olmuştur. Şu anda bile matematik derslerine girdiğimde hem üzerime bir sıkkınlık, hem de stres hakimiyet kurar. Birçok etken vardır elbette matematiğe olan bu yaklaşımımın. Ancak merakla ve istekle matematiği karşılamam için hiçbir sebep yoktu. Ben kitaplara ve kelimelerin dünyasında kendimi güvenli hissederim. Sayılarla anlaşan insanları da bir an olsun anlayamamışımdır. Ta ki bu kitaba kadar... Açıkçası kitabın matematikle bu denli içli dışlı olduğu hakkında bilgi sahibi olsaydım hiç başlamazdım. Fakat başladığım andan itibaren önyargımı silip attı diyebilirim rahatlıkla. Kitaplar her zaman için okuyucuya başka dünyaların kapılarını aralar ancak, bu seferki benim için çok farklıydı. Zaten var olan ve adım atmaya çekindiğim dünyaya adeta itilmiştim. İnanın bu durum çok daha etki yaratıyor insanda. Artık matematiğe çok daha farklı bir gözle bakıyorum, sayıların her birinin anlamlarını keşfetmek sanki bir tür oyun gibi. Onun dışında kitap hakkında daha derinlemesine konuşmam gerekirse; karakterler ve olay örgüsüyle son derece içten, gerçekçi, naif ve duygusal bir anlatımdı. Yazarın anlatımına zaten bayıldım. Üstelik japoncadan çevrilmesine rağmen kitabın akıcılığı hiç bozulmamış. Bunun için de yayınevini ayrıyetten kutluyorum. Kitabın genel konusundan bahsetmek istemiyorum ki sürprizi bozulmasın, çünkü gerçekten konusu itibariyle de oldukça ilgi çekici. Kısacası benim gibi sayılara karşı uzak duruyorsanız veya sadece iç burkan ama hafızanızda iz bırakan bir kitap okumak istiyorsanız; kesinlikle önerimdir!
Okuduğum ilk King romanıydı. Başlarda, "Ne yani, şimdi bundan korkmamız mı gerekiyor?" diyerek okumuştum. Fakat kitap önceden yavaş çıkıp sonra zirveden sizi bırakan hızlı trenler gibi ilerledi. Kedileri çok seven bir insan olarak, kitaptaki kedi figüründen tiksinmemi sağladı; yazarın bunu başarabilmesi kaleminin ne kadar başarılı olduğunun bir kanıtı bence. Gerçekten anlatımı ve bazı alıntıları epeyce etkileyiciydi. Kitabın ana konudan sapmayarak vermek istediği mesaj oldukça çarpıcıydı. Karakterler çok gerçekçiydi. Ve finali... Diyecek söz bulamıyor insan. Kesinlikle diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum.
Kesinlikle "Zaten izledim, her şeyi biliyorum, ne diye okuyayım ki?" diyen bir kesim vardır hâlâ eminim ki. Fakat bu sizin kaybınıza olur. Çünkü gerçekten kitapların tadı çok başka. Ayrıntılar ve hissettirdiği duygular... İyi ki bu serüvene adım attım diyorum. İyi ki. Ve bitirdiğinizde rafa kaldırıp bırakacağınızı sanıyorsanız da yanılıyorsunuz. Şahsen ben, diğer kitaplara hemen geçip bitirmemek için ilk kitabı üç defa okumuştum. Kült bir seri olduğu aşikâr ancak ben yine de altını çizmek istiyorum. Hogwarts benim ikinci evim gibi hissettiğim bir yer, bu duyguyu veren kitap sayısı çok çok nadirdir inanın ki. Rowling'in kalemi cidden çok başka, kalemi ve de karakterleri... Lütfen bu seriyi alıp okuyun. Pişman olmayacağınıza eminim.
Harry Potter ve Ölüm YadigarlarıJ. K. Rowling (Robert Galbraith) · Yapı Kredi Yayınları · 201623,2bin okunma
Orwell, tokat gibi çarpıcı kitaplarıyla her seferinde beni serseme döndürmeyi başarıyor. Hayal gücüyle, korkusuz kalemi birleştiğinde; yine ortaya enfes bir roman çıkmış. Üzerine saatlerce konuşulsa da yetmeyecek dopdolu bir eser. Günümüzle olan benzerliklerine değinmiyorum bile... Hayvanlar üzerinden temsil edilenlerin iç yüzünü kavradığınız zaman, Orwell sizi tam bir duygu karmaşasının içine bırakıyor. 1984 kitabını geçemez ve beklentimi karşılamaz diyordum fakat bu kitap beni yanılttı. Herkesin kesinlikle okuması gerekiyor, özellikle de "iki ayakla" yürüyenlerin. :)
Yine aşık oldum... Bitmemesi için elimden geleni yapmama rağmen çok çabuk bitti. Halil Cibran okumadan ölmeyin, hangi kitabı olursa olsun. Diyeceklerim bu kadar.
Dostoyevski'den okuduğum ilk romandı, fakat son olmayacağına eminim. Kitabı okumak fazlasıyla uzun sürdu çünkü sindirilerek okunması gereken bir kitap. Çoğu kişi ağır olduğundan kitabı yarım bırakmakta, ama bana ağır gelmedi, konusuna göre oldukça normal bir anlatıma sahip. Psikolojik tahlilleri bakımından okuduğum en güçlü kitaplardan biriydi. Yazar Tanrısal görüş kullanıp, arada okuyucuya seslense bile, kitabın gerçekçiliğinden bir nebze olsun uzaklaşmıyordunuz. Popülaritesini sonuna kadar hak ettiğini düşünüyorum. Raskolnikov kült karakterlerden biri, herkesin yarım bırakmadan ve zaman ayırarak okuması gerektiğini düşünüyorum.
Bunu gözüm kapalı bir şekilde söyleyebilirim ki hayatımda okuduğum en güzel kitaplardandı. Beni çok etkisinde bırakan kitaplar hakkında konuşmakta hep zorlanmışımdır. Çünkü tek düşünebildiğim mükemmel, mükemmel, mükemmel! Tekrar tekrar okunabilecek türden. Hele de sonu... Gerçekten tam bir kült. Herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum ve şiddetle tavsiye ediyorum.
Stefan zweig'ın okuduğum kaçıncı kitabı olduğunu bilmiyorum. Ustalığına söylenecek söz yok zaten. Edgar'ın; annesinin tanıştıkları yabancı adamla arasındaki sırrın peşinden gitmesiyle birlikte gelişen iç çatışmalarını okuyoruz. Kitabın finali çok güzel bağlanmıştı. Ayrıca her satırıyla da beni etkileyen bir kitaptı. Zweig'ın diğer kitapları gibi bunu da bir solukta okudum, herkese öneririm!
Şampiyon, efsane serisinin son kitabıydı. Bu yüzden de söyleyeceklerim hâliyle tüm seriyi kaplayacak. Fakat spoiler vermeyeceğimden kuşkunuz olmasın. İtiraf etmeliyim ki serinin arasını çok açtığım için detaylara fazla hâkim değildim. Ancak bu hiçbir sıkıntı yaratmadı ve seriye kaldığım yerden devam edebildim. Marie Lu gerçekten popüleritesini hak
