Kitabı tek bir tema etrafında toplayacak olursam sadece "burukluk" derim.
Bütün hikâye boyunca içim burkularak çevirdim sayfaları.
Zamansız sevmelerin, sevdiğini zannetmelerin, terk etmelerin ve edilişlerin, yeniden buluşmaların ve dahası birçok unsurun kitabı.
Okudukça aslında olayların birbirini takip ettiğine şahit oluyorsunuz. Birbirlerine sıkı sıkı zincirlerle bağlı olduklarına.
Psikolojide olayların bizimle başlamadığı, bizden önce ailemizde var olduğu yazılır. Bunlar içinde sevdiğimiz kişileri seçeceğimiz özelliklerden, yaşayacağımız hayata kadar her şey vardır.
Kitapta biraz da buna şahit oluyoruz aslında.
Gidip sarılmak istediğim o kadar çok karakter var ki...
Dili oldukça yalın ve akıcı.
Kurgusu da arada klişeler olsa dahi güzel.
Sadece getireceğim tek eleştiri, kitap çoklu bakış açısıyla yazılmış. Üç karakterin gözünden ayrı ayrı okuyoruz olayları.
Bu noktada dilinin üçü içinde farklı olmasını beklerdim. Çünkü birisi 50'li yaşlarda bir kadının ağzıyla, diğeri 20-30 yaşlarındaki bir kadının ağzıyla ve diğeri de bir erkeğin ağzıyla yazılmış. Dolayısıyla dillerinin aynı olması imkansız.
Bunun dışında kitapta leitmotivlerin olduğunu görüyoruz.
Özellikle "mercimek çorbası, deniz, tuzlu suyun iyi gelmesi cümlesi, Gabayemiş koyu. Bunlar sık sık tekrar eden ve kişileri birleştiren kelime ve cümleler.
Duygusal hislerin yoğun olduğu, güçlü bir hikâye.