İlk temsil gecesi, eseri seyrettikten sonra, Burhan Toprak, Peyami Safa, Mustafa Şekip ve daha birkaç Bâbıâli rütbelisi, Beyoğlunda “Petrograd” pastahanesinde oturuyoruz...
Burhan atılıyor:
–Bu bir eser mi, şahaser mi?...
Peyami susuyor...
Mustafa Şekip düşünüyor...
Bir cevap verilemiyor. Bir teşhise varılamıyor. Eser olmaya hayır, bu bir sıradan eser değil!..
Şahaser olmaya gelince...
Acaba, o da ne demek?..
-Necip Fazıl
Yani ne denir ne yazılır bu incelemeye bilemiyorum. Benim sözlerim, bu kitabın incelemesini anlatacak kadar güzel mi bilemiyorum.. Gerçekten NFK çok ayrı biri.. Hayatımda soluksuz okuduğum eserlerden biri ile yeniden karşı karşıyayım.. “Ölüm korkusu piyesi” adlı piyesini kitapta anlatan yazarımız beni kitap içinde öyle bir yolculuğa çıkardı ki anlatılmaz yaşanır ya, tam da o misâl... Zaten kitabın sonunda ünlü edebiyatçıların bu esere “ŞAHESER” demesi bile bu kitap için yeterli bir gurur kaynağı... Hani derler ya “ölmeden önce yapmanız gereken şeyler” diye bir sürü şey söylerler. Ben de o şeylere bu piyesi ekliyorum.. Okumayan arkadaşlara şiddetle tavsiye ediyorum!!!