İSTANBUL’DA BULUNAN SAHÂBE-İ KİRÂM KABİR VE MAKAMLARI -2
Peygamber Efendimizin vahiy kâtibi ve mihmandârı olan Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri, İstanbul’da şehit olmadan önce son anlarında iken kendisine bir vasiyetin var mı diye sorduklarında şöyle buyurmuştu: “Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimizden; İstanbul’un yakınına sâlih bir kimsenin defnolunacağını işitmiştim. Umarım ki o sâlih kimse ben olayım. Bu
İSTANBUL’DA BULUNAN SAHÂBE-İ KİRÂM KABİR VE MAKAMLARI
Dünyanın en eski ve güzel şehirlerinden biri olan İstanbul’a, Halife Hazret-i Osman (r.a.) zamanından itibaren Müslümanlar tarafından defalarca sefer yapılmıştır. Bu seferlere binlerce Sahâbe-i Kirâm ve Tâbiîn Hazarâtı iştirâk etmiştir. İstanbul’un manevî havası, burada şehit düşen başta Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.) ve diğer birçok Sahâbî ile
Reklam
İSTANBUL’DA BULUNAN SAHÂBE-İ KİRÂM KABİR VE MAKAMLARI -1
Dünyanın en eski ve güzel şehirlerinden biri olan İstanbul’a, Halife Hazret-i Osman (r.a.) zamanından itibaren Müslümanlar tarafından defalarca sefer yapılmıştır. Bu seferlere binlerce Sahâbe-i Kirâm ve Tâbiîn Hazarâtı iştirâk etmiştir. İstanbul’un manevî havası, burada şehit düşen başta Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.) ve diğer birçok Sahâbî ile
Sultan 2.Abdülhamid Han tarafından yaptırılan Kadem-i şerif (Peygamber Efendimizin s.a.v ayak izi) kabzasina şöyle oir beyit yazılmıştı: “Senin Mübarek ayağın toprağa değmeseydi hiç, teyemmüm insanı temizler miydi Ya Resulallah (s.a.v)?”
İMAM-I RABBANÎ HAZRETLERİ (K.s.) İmam-ı Rabbani (kuddise sirruh) Hazretleri, 1564 yılında, Hindistan'ın Serhend beldesinde dünyaya gelmiştir. Asıl ismi Ahmet'tir. Hazreti Ömeru'l-Faruk Efendimizin (r.a.) neslinden geldiği için "Farukî" diye anılmıştır. Babası ve dedelerinin hepsi, zamanlarının büyük âlimleri idi. İlk hocası, babasıydı. Küçük yaşta Kur'an-ı Kerim'i ezberledi. Daha sonra ilim tahsili ile meşgul oldu. İlminin çoğunu babasından öğrendikten sonra zamanının en meşhur âlimlerinden dersler aldı. Henüz on yedi yaşında iken kelam, tefsir, mantık, matematik, fen gibi ilimlerin hepsinden icazet (diploma) aldı. Memleketine dönünce talebeler yetiştirmeye başladı. Her bir taraftan, onun ilminden ve feyzinden faydalanmak için talebeler gelmeye başladı. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sünnetini yaşatmak ve kuvvetlendirmek için gayret etti. Talebelerini her zaman Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sünnetini yaşatmaya ve her şeyi sünnete uygun olarak yapmaya teşvik ederdi. Zamanın padişahlarına ve idarecilerine de mektuplar yazarak dine ve sünnete sımsıkı sarılmaya teşvik etmiş, birçok âlim yetiştirmişti. Gece ibadetlerinde kolaylık için, yatsıdan sonra hemen yatmayı tavsiye ederlerdi. Kendisi de yatsı ve vitir namazını kıldıktan sonra hemen istirahat eder, uyumadan önce de okunması gereken ayet-i kerimeleri ve duaları okurdu. Özellikle cuma ve pazartesi günlerinin gecesinde ve gündüzünde salevât-ı şerife'yi çok okurlardı.
FİL VAK‘ASI -3
Mekke-i Mükerreme ahâlîsi, Ebrehe’nin ordusundan kalan mal ve eşyaları aldılar. Bu seneye Araplar, Fil Senesi dediler. Bu hâdise, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) dünyayı şereflendirmelerinden 50 veya 55 gün evvel meydana geldi. O sene, Hz. Âmine, Hâtemü’l-Enbiyâ Efendimize hamile kalmış ve Hz. Abdullâh’ın alnındaki nur, Hz. Âmine validemizin
Reklam
552 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.