Aşk, her zaman yenidir. Yaşamımızda bir kez, iki kez, on kez sevmiş olmamızın önemi yok kendimizi her zaman bir bilinmezle karşı karşıya buluruz. Aşk bizi cennete de cehenneme de götürebilir ama her zaman bir yere götürür.
İnsanın, düşlerini gerçekleştirmek adına verdiği savaşımda bazı başarısızlıklara uğraması, ne uğruna savaştığını bilmeden yenilgiye uğramaktan daha iyidir.
-Yaşamımım bir döneminde dinin benim için önemi vardı. Ama bu artık geçmişte kaldı.
-Hâlâ dua ediyorum, diye sürdürdüm. Pireneleri geçtiğimiz sırada dua ettim, ama öylesine. Hâlâ inançlı olduğumdan emin değilim.
-Neden?
-Çünkü acı çektim ve Tanrı bana kulak vermedi.
…
“Yüreğine karşı verdiğin savaşımı hayranlıkla izliyorum” dedi…
Ama yanılıyor. Çünkü bu savaşımı ben daha önce yaptım ve yüreğime söz dinlettiğimden bu yana uzun bir zaman geçti. Erişilmez bir aşka düşmeyeceğim. Sınırlarımı biliyorum ben, acıya ne kadar katlanabileceğimi de.
…kendimi frenlemeyi de
Kimi insanların başkalarıyla arası bozuktur, kendileriyle arası bozuktur, yaşamla arası bozuktur. Bu kişiler tiyatro oynar ve oynadıkları oyunun metnini, yoksun bırakıldıkları şeye göre yazar.
Çocuk masallarında, prensler kurbağalara öpücük verir ve kurbağalar sevimli prenslere dönüşür. Gerçek yaşamdaysa, prensesler prensleri öper ve prensler kurbağaya dönüşür.