Bizi Bu Şekilde Olmaya Zorlayan Güç Nedir?
Sıradan günlerin birinde sıradan insanların yaşadığı bir şehirde birbirini hiç tanımayan iki insanın kaderi bir anda kesişiverir. Ya da birkaç insanın kaderi. Peki bu insanları milyonlarca hatta milyarlarca insan arasinda bir araya getiren güç nedir? Uzun zamandır zihnimi kurcalayan bir soru bu. Cevabını biliyorsanız söyleyin ya hu. Bizim sosyal
“Hakikate hakarette bulunmak, yargıç gibi Pigme şahsiyetli birini aşağılamaktan çok daha ciddi bir kabahattir.
Sayfa 379
Reklam
Sezgi, bazı yönleriyle akla benzer. Çünkü zekadır. Akıl ve zeka, görüntüde birbirine benzer. Ama sadece görüntüde. Akıllı bir insan pek zeki olmayabilir. Ve her zeki insanın akıllı olduğu söylenemez. Karşına çıkan bir çiftçi o kadar zeki olabilir ki, büyük bir akıl olan bir profesör bile onun karşısında bir pigme gibi kalır. Akıl ve zekanın işlevi tamamen farklıdır. Akıl, basamak şeklinde işler. Adım adım. Bir prosedürü, bir metodolojisi vardır. Eğer bir matematik problemi çözüyorsan, izlemen gereken adımlar vardır. Sezgi, kuantum sıçramalarıyla işler. Herhangi bir metodolojik prosedürü yoktur. Sadece görür. Görecek gözleri vardır. Nesne olarak hiç düşünmediğin şeyleri bile görür. Örneğin, sevgi. Sevgiyi hiçbir zaman bir nesne olarak düşünmedin. Ama sezgiye sahip bir kişi, içinde sevgi olup olmadığını görür. Güven olup olmadığını görür. Kuşku olup olmadığını görür. Bunları sanki birer nesneymiş gibi görür.
Türümüzün başlangıcı 100.000 yıldan çok daha önceye, zamanın karanlıklarına kadar uzanır. Uzak atalarımız Afrika'nın kimi bölgelerinde dört ya da beş milyon yıl önce yaşamış bir maymun türünden evrimleşmiştir. Bu türün üyeleri, en yakın hayvan akrabalarımız, sıradan şempanze ve (çoğu kez pigme-şempanze denilen) bonobo gibi ağaçlarda yaşamayı bilinmeyen bir nedenle bırakmış ve iki ayak üzerinde yürümeye başlamıştır. Bunlar yeni çevrelerinde herhangi bir memeli türünden çok daha fazla işbirliği yaparak ve (bazen şempanzelerin de yaptığı gibi) kökleri kazıp çıkarmak, yükseklerde yetişen meyvelere ulaşmak, böcek ve tırtılları toplamak, küçük hayvanları öldürmek ve vahşi hayvanları korkutmak için temel aletleri üretirken yardımlaşarak varlıklarını sürdürmeyi başarmışlardır. Değerli olan şey birbirleriyle rekabet etmek yerine işbirliği yapmaktı. Bu tür yardımlaşma biçimlerine ve bunlarla el ele giden yeni zihinsel davranış kalıplarına uyum sağlamayı başaramayanlar ölüp gidiyordu. Başarabilenler ise varlıklarını sürdürüyor ve ürüyordu.
Avrupa'da Neandertal insan, Homo sapiens'in en eski biçimlerinden önce gelmedi; tersine bunlar onların çağdaşları, belki de öncelleriydiler. Ve Güney Afrika'nın "pigme"leri Çin ve Endonezya'nın "dev"leri, vb. gibi insanımsıların en değişik tiplerinin, aynı bölgede olmasa bile aynı zaman içinde birlikte var oldukları reddedilmemektedir.
Sayfa 35 - Metis Yayınları pdf
“deli birey kanser gibidir, devleti kirletir, herkesi mahvedecek tehlikeli hastalık yayar. kesip atılmalı. devlet korunmalı. enfeksiyon temizlenmeli.” “zararlı, tehlikeli organizmayı reddet” diyor birlik komutanı. deli kadın omuzlarını kaldırıyor, dirsekleri üzerinde doğrulup gözlerini eleman oleg’ e dikiyor. densiz çirkin kadın yüzünün bütün siması ne kadar tanıdık. aynı ağız. aynı göz. akılsız ağız açılıyor ve “canım benim…” diyor. şapşalca laflar. aynı anda şimdi, namlu parlıyor. ses yankılanıyor. barut kokusu yayılıyor. yüz dağılıyor. tehlikeli sözler yok ediliyor.
Reklam
Ruth yargıcın onurunu kırdığını ileri sürünce cevabı şu oldu: "Hakkındaki hakikati yüzüne söyleyerek mi?" "Hakikat olup olmaması umurumda değil," diye ısrar etti Ruth. "Terbiye ve nezaket denilen bir şey vardır ve senin de kimsenin onurunu kırmak gibi bir hakkın yok." "Peki ya Yargıç Blount hakikatin şerefini iki paralık ediyorsa ne olacak?" diye sordu Martin de... "Hakikate hakarette bulunmak, yargıç gibi Pigme şahsiyetli birini aşağılamaktan çok daha ciddi bir kabahattir. Hatta daha da fena bir şey yaptı. Vefat etmiş büyük ve asil bir adamın ismini karaladı. Canavar! Canavar!"
Sayfa 378 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Bataklığa beline kadar gömüldüysen komple batarsın. [PİGME ATASÖZÜ]
"İnsanların kendilerini alçaltmaya bu kadar heves etmelerinin nedenlerini düşünmek, ilginç bir şey. Doğa karşısında kendini küçük hissetmek gibi. Bu saçmalık değil ama. Bu hemen hemen kurumsallaşmış bir şey. Biri sana bu görüşü anlatırken kendini ne kadar haklı hisseder, ne kadar övünç duyar, hiç fark ettin mi? Sanki sana, bak; ben "Pigme" olduğuma ne kadar memnunum, çünkü çok iyi ve sevap işleyen biriyim, dermiş gibi. Ünlü kişilerden biri, Niagara Çavlanı'na bakarken o kadar da büyük değilim demiş olsa, bu sözü tekrarlarken enikonu sevinç duyarlar. Farkına vardın mı? Büyük bir deprem karşısında, ellerinden gelenin tümü hava cıva ise, bunu bilinçlendirdiklerinde ağızlarını şapırdatacak hale gelirler. Sanki dört ayaküstü yere çökmüş, yüzlerini çamurlara sürterek kasırgaların görkemi önünde susta durmuşlardır. Oysa ateşi bulan, buharı, elektriği keşfeden, yelken açıp okyanusları aşan, uçakları, barajları yapan ve gökdelenleri diken ruh, bu ruh değildir. Nedir bu insanların korktuğu? Sürünmekten hoşlanan bu güruhun bu kadar nefret ettiği şey nedir? Ve neden?"
822 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.