çünkü saadet tamamiyle gönül işidir, ve içimizdedir. onu kendi içimizden başka bir yerde sanıp aramak ve saadeti sırf servet, iktidar ve şöhrette görmek çölde serabı su zannetmektir.
gerçekleşen her şeyi taşıyan bir nehre, güçlü bir akıntıya benzer zaman. çünkü görür görmez her şey akıntıya kapılıp gider; işte bir diğeri geçiyor şimdi, o da diğerleri gibi akıntıya kapılıp gidcek.
"Hep yazmak istiyorum. Ama ne lüzumu var? Bu kadar yazdım da ne oldu? Bizim kıza yarın başka bir defter almalı ve bunu kaldırıp saklamalı. Her şeyi, her şeyi, bilhassa ruhumu hiç bulunmayacak yerlere saklamalı..."
"Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana, dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin."
"Bir kitabı okurken geçen iki saatin ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyeti olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım."
"İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar."
"Beni teselli edecekler ve birtakım sözcükler söyleyecekler, sözcükler, sözcükler; fakat ne yardımı dokunabilir ki sözcüklerin bana? Biliyorum ondan sonra yine yalnız olacağım."
"..., rüya hünerli bir sihirbazdır, varlıkların boyutlarını ve birbirlerine olan uzaklıklarını değiştirir, yan yana uyuyan kişileri ayırır, birbirine uzaktaki kişileri kavuşturur,..."