Kıtabın neden bu kadar popüler olduğunu anlamadım. Fantastik bir kurguyu ele almış, tabiki de kötülemiyorum kaleminde gayet başarılı. Anlatılmak isteneni düz yazı şeklinde herkesin anlaya bileceği tarzda okurlara sunmuş. Ama beni bir " Şeker Portakalı " kadar etkilemedi. Öte yandan Simyacı gibi bir kaç roman daha okumuştum.
Ana fikir olarak şunları söyleye bilirim ki: Bir şeyleri başarabilmek için önümüze çıkan zorluklarla mücadele etmemiz gerekiyor. Eğer pes edersek, olmak ıstediğimiz yerde olamamakla beraber birde mutsuz olarak devam edeceğiz hayatımıza. İspanya'dan kalkıp "KİŞİSEL MENKIBESİ" ne güvenip, bütün zorluklara rağmen pes etmeyen Santiago sonunda Mısır'a varıyor ve altınlarını buluyor.
Benim ise dikkatimi çeken olay çok farklı.
Santiago Mısır'a yolculuk yaparken bilmediği bir topluluğa karışıp, bilmediği bir kültürün kutsal olan dini hakkında şöyle bir yorum yapıyor.
"YÜKSEK KULELERİN TEPESİNE ÇIKIP ŞARKI SÖYLEYEN DİN ADAMLARI, BUNLARIN CEVRESİNDEN DİZ ÇÖKÜP, ALNINI YERE KOYAN İNSANLAR." Ne yazık ki bunu çok az kişi fark eder. Belki Demogoloji yaparak yumuşatmaya çalışmış olabilir kitap...!
Ardından ekliyor "İmansızların tapınmaları"
Alenen örseleyici imalar söz konusu. Diyorum ya güzel bir anlatımı var ama anlaya bilene.:)