"Yapamıyorum Kinyas. Yazamıyorum. Bütün bunların hiçbir değeri yok. Ne doğru dürüst cümleler kurabiliyorum, ne de gerçeği böylesine anadan üryan anlatmak hoşuma gidiyor. Seversin vazgeçmeyi. Bu işten de vazgeç. Mutluluğundan vazgeçtiğin gibi!” dedim, kalemi masaya atarken.
Her şey bir yana, yaşam bir Hint filmi değil. Afganların en sık yinelediği deyiştir: Zendagi migzara. Hayat devam ediyor. Başlangıcı, sonu, kemyah, nah-kam, bunalımları, sevinçleri önemsemeksizin, ağır, tozlu bir kervan gibi ilerliyor.
Birden, her şeyden vazgeçmek istedim. Pılımı pırtımı toplayıp eve gitmek. Aklımdan zorum mu vardı? Sonunu bile bile, böyle bir serüvene niye atılmıştım ki?
Kendimi defalarca buldum, defalarca kaybettim. Gerçek adımı hatırlamıyorum. Kimliğimi bir çocuğa sattım. Çirkinleşmek için çok uğraştım. İsteyene ruhumu kiraladım. Vücudumdaki dikiş sayısını artık bilmiyorum. Hayatımı diktiler. Oysa yırtmak için çok uğraşmıştım...