İslâmi ekonomik sistemin prensipleri
a) Allah Teâlâ'nın her şeyin tek sahibi olduğunu bilmek, b) Sosyal adaleti ve yardımseverliği teşvik etmek, c) İsrafı önlemek, d) Ekonomik ve sosyal kalkınmayı sağlamak, e) Kaynakların dağılımını optimize etmek ve eşitlikçi kaynak dağılımı sağlamak, f) İstifçilikten, tekelcilikten ve aylaklıktan uzak durmak, g) Allah Teâlâ'nın verdiği nimetleri korumak ve kollamak, h) Sorumluluğun esas olduğu piyasa yaratmak, i) Dürüstlüğü her iş ve işlemde esas kılmak j) Haramdan uzak durmak.
Sayfa 57 - İslâm Hukuku: İlkeler ve Ekonomik PrensiplerKitabı okuyor
..."Piyasa güçleri üze­rinde ekonomik planlama yapılması yönündeki Marksist vurgu, bir özel İslami tercih olarak mevcut değildir"...
Sayfa 15 - Ufuk YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Finansal aktörlerin birbirleriyle aynı dili konuşabilmesi için muhasebe standartları ortaya çıkmış, aktörlerin birbirlerini yanıltmaması için bağımsız denetim olgusu ortaya konulmuştur. Tüm bunları gözetmek ve düzeni tesis etmek üzere finansal piyasa düzenleyici otoriteler oluşturulmuştur.
Doğrudan finansman
Doğrudan fon aktarımında, herhangi bir aracı mekanizma olmadan fon talep edenler, fon fazlası olanlardan kaynak temin ederler. Böyle bir mekanizmanın çalışması iki tarafın birbiri hakkında bilgi sahibi olmalarını ve karşılıklı güveni gerektirir. Doğrudan finansmanda, fon ihtiyacı olanlar bu ihtiyaçlarını genellikle bir belge (menkul kıymet) karşılığında doğrudan fon sunanlardan karşılar. Söz konusu finansman biçiminde mali aracı kuruluşların işlevi, piyasa ve taraflar arasında bilgi toplamaktır.
finansal piyasa
Çoğu çalışmada finansal piyasa, fon kullananlarla fon arz edenler arasında akımı düzenleyen kurumlar ile akımı sağlayan araçlar ve bunları düzenleyen hukuki ve idari kurallardan oluşan yapı olarak tanımlanmaktadır.
İslam'ın faize yaklaşımı konusundaki bazı genel yanılgıları gidermek adına vurgulamalıyız ki, İslamcı literatürde tartışılan faiz kavramı, modern ekonomi kuramında üretim faktörlerinden sermayenin getirisi olarak tanımlanan faiz değildir. Bu anlamda faize karşı geliştirilen İslami karşı duruşun, emek harcamadan gelir elde etmek gibi bir
Reklam
Başlangıçta Ticaret Medeniyeti, daha doğru bir deyişle Feodal Medeniyet kuran İslam, daha sonra ne olmuştur da kapitalizmin demokratik medeniyetine ayak bağı haline gelmiştir? Bu hikayeyi, daha önce Avrupalılar da yaşadılar. Tıpkı Hıristiyanlık gibi, efendi-kul ilişkisine dayanan Ticaret Medeniyetinin ideolojisi olan İslam, sermaye-ücretli işçi
. Cebinde banka hisse senetleri olduğu halde "faiz haramdır" diye haykıran adamın doğru söylediğine inanalım mı? Yahut bir adam "Allah'ın indinde din İslâm'dır" dedikten sonra kendini teknolojik medeniyet dininin piyasa mezhebine bağlı sayarak kullukta bulunuyorsa sözlerini nasıl doğru kabul edelim? Diyeceksiniz ki bu adamların telâffuz ettikleri doğru fakat fiilen içinde bulundukları davranışlar hatalıdır. Kendileri yanlış içindedirler, fakat ağızları Kur'ân ve Sünnet'e uygun sözler etmektedir. Ben bu tür akıl yürütmeyi kabul etmiyorum. Diyorum ki bu adamların madem yaptıkları bozuktur, öyleyse söyledikleri de bozuktur. Yani, eğer bir doğruyu ifade ediyorlarsa, bunun doğrunun hükümrân olması için değil, kendi durumlarının pekişmesi için yapıyorlar. Söyledikleri ve yaptıkları arasında bir uyumsuzluk ortaya çıkarmakla bir ahlâksızlık gösteriyorlar; böyle bir ahlâk düşkünü kişinin sözlerinin ve düşüncelerinin sağlıklı ve sağlam olması mümkün olamaz. Hem banka hissedarı olup, hem de "faiz haramdır" diyen kişinin bu sözünde bizim bilmediğimiz çıkar hesapları yatıyor olmalı. Yani adam faizin haram olduğunu söylemekle Kur'ânî bir doğruyu ifade etmiş olmaz, ama içinde bulunduğu münasebetler silsilesi içinde sözü yeni bir şekil ve mana alır. Bu tıpkı bir müşrikin "lâ ilahe illallah" dediği zaman söylediğinin îslâmi özünden boşaltılmış başka bir söz oluşu gibidir. .
Sayfa 19 - Çıdam YayınlarıKitabı okudu
Faizsiz bankaların kuruluş gayesi, faizli işlemlerden uzak kalarak müşterilerine İslami ilkeler ışığında helal kazanç sağlamak idi. İktisadi yapısı, para ve malı değerlendirme tarzı, ticari zihniyeti, piyasa şartları ve faizli bankaları ile tamamen Batılı bir düşünce tarzının ürünü olan bir ortamda bu hedefleri gerçekleştirmek, faizli bankacılık sisteminin dışında yeni bir iktisadi düşünce yapısını, yeni akit türlerini ve yeni işlemleri gerekli kılmaktaydı. Bu düşüncelerle kurulan faizsiz bankalar, bankacılık işlemlerini faizden uzak tutarak ve sakıncalı akit türlerine ve tasarruflara başvurmadan gerçekleştirme hedefinde olan kurumlar olarak yaygınlaştı.
Sayfa 22 - Modern Murabaha ve Klasik Murabahadan Farkları.Kitabı okudu
Geleceğimizde İslam Var'dan Alıntılar - 20
Hz. Peygamber tarafından oluşturulan Medine Toplumunda mülkiyet anlayışı Roma anlayışının zıttıdır. Roma hukukunda mülkiyet, “kullanma ve kötüye kullanma” hakkıdır, jus utendi et abutendi. Mülk sahibi mülkü üzerinde takdir yetkisine, keyfi kullanım hakkına sahiptir. Bu ana prensip, Napolyon kanunnamesinin ve halihazırdaki bütün ekonomik
98 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.