Lambanın dibinde yatan kadın son nefesini vermemek için direniyordu. Akan kanın ılıklığı sarmıştı balık etli bedenini. Üşümüyordu. Kafasını vurduğu kaldırım taşı yastık görevini iyi yapıyor gibiydi.
“Ölmek mi bu?” diye düşündü. Kim bilir?”
"O günü ayrı taşırım içimde...Hatta hiç unutmam açık olan radyomuzda bir de türkü çalıyordu 'İşte Gidiyorum Çeşm-i Siyahım'diye.O gün bugündür, nerede duysam elimin üzerine bakıp,annemin o duru göz yaşlarını silerim istemsizce."
Başımı salladım, sonra da gülümsedim. Kafasını kaldırıp bana baktı. İkimizin de gözünün önüne gelenin geldiği gün değil de gittiği gün olduğuna emindim.
"Kötü tabii... Berbat hem de. Ama şimdi ne desem boş. Yaşanması gerekenleri yaşıyorduk bir şekilde. Bugün normal olan olan flört, o yıllarda bildiğin orospuluktu..."