Hayatın sıfır noktasında bir kadın: Fosforlu Cevriye. İstanbul'da Galata'da sokaklarda doğmuş ve büyümüş annesiyle babasını hiç tanımamış sokaklarda yaşayan bir kaldırım çiçeği. Tam anlamıyla feleğin çemberinden geçmiş, köprü altlarında harabelerde yatıp kalkan, insanca muamele görmemiş belki de bu yüzden kendisine insanca davranan adını bile bilmediği birine platonik bir aşkla bağlanmıştır. Çünkü o Cevriye'ye "siz" diye hitap eden ilk ve tek kişidir. Bütün bunlara rağmen yaşamayı seven kaderci bir anlayışla Tanrı'ya iman etmiş aşık olduktan sonra da yaşamı sorgulayan biraz saf, biraz deli dolu bir kızcağız. Suat Derviş, İstanbul'un ara sokaklarını çok iyi gözlemlenmiş. Baş kahramanımız bir sokak kadını olduğundan bol miktarda argo sözcük kullanmış. Bu kadar argo sözcüğe rağmen kitapta hiç küfür olmaması da anlatım açısından ayrıca güzel. Kitap birkaç defa filme uyarlanmış birinde Neriman Köksal, diğerinde Yeşilçam'ın Sultanı Türkan Şoray oynamış. Ben ikisini de seyretmedim.
Kitabı okuyun, filmi seyredin, türküsünü de dinleyin.
"Karakolda ayna var ayna var
Kız kolunda damga var
Gözlerinden bellidir Cevriyem
Sende kara sevda var
Moriye de fosforlum
Sende kara sevda var
Denizlerin kumuyum
Balıkların puluyum
Aç koynunu ben geldim
Ben de Allah kuluyum
Moriye de fosforlum
Ben de Allah kuluyum"