Sultan Abdülhamid Han'ın yanıtı :
"Eğer Bay Herzl, senin bana arkadaşım olduğum gibi bir arkadaşın ise, ona nasihat et! Bu hususta bir başka adım atmasın. Ben bir karış toprak bile olsa toprak satamam. Zira bu vatan bana ait değil, milletime aittir. Benim milletim, bu imparatorluğu savaşta kanlarını dökerek kazanmışlar, onu kanları ile verimli kılmışlardır. Bu topraklar bizden sökülüp alınmadan evvel, biz onu tekrar kanlarımızla sularız.
Benim Suriye ve Filistin alaylarımın efradı birer ikişer Plevne'de şehit düşmüşlerdir. Onlardan bir tanesi dahi dönmemek üzere muharebe meydanlarında canlarını vermişlerdir. Osmanlı Devleti, bana ait değil, Türk milletine aittir. Ben onun hiçbir parçasını veremem. Bırakalım Yahudiler, milyonlarını saklasınlar. Benim imparatorluğum parçalandığı zaman, onlar Filistine karşılıksız sahip olabilirler. Bizim cesetlerimiz taksim yapılabilir. Ben canlı bir vücut üzerinde ameliyat yapılmasına razı değilim."
Seni de vururlar bir gün ey Acı
Uçuşup durduğun kanatlarından
Sazın, sözün, türkülerin tükenir
Ellerin koynunda kalakalırsın
Şakaklarına kar yağıyor bilesin ey Acı
Gül açan yüzlerimizde
Göğeriyor rengin senin de
Füruzan'ın (Feruze Çerçi) 11 Şubat'ta aramızdan ayrılmasıyla gündem olması, Türk yazınından son zamanlarda ne kadar kopmuş olduğumu fark ettirdi. Vefatına kadar ki tüm yaşamında oluşturduğu eserler ve o karizmatik duruşuyla birlikte aldığı birçok ödülle de klasikleşen bu önemli yazara da aktüel okuma listemde yer vermeye karar verdim.
Bayrağıma sema dünden alışık,
Yiğidim, altın çağ yazmak için gel,
Köhne çağa mezar kazmak için gel!
...
Kosova'da şehit Murat Sultan ol,
İstanbul'da Ulubatlı Hasan ol,
Plevne'de Şanlı Gazi Osman ol,
İman ne ilginç, ne güzel şey; onlar için ölmek bir yerden bir yere gitmek gibi. Savaşta ölenlerin Allah katında en yüksek mertebe olan şehitliğe ulaştıklarına inanmalarına rağmen son anlarını yaşadıklarını hissedenler, "Geliyoruz mahcup etme yarabbi!" dedikten sonra imanların esası olan kelime-i şehadet getiriyorlar. Elle tutmuş, gözle görülmüşçesine nasıl inandıklarına hayret ediyorum; herhalde bilseler nasıl onlar gibi inanmadığıma da bu zavallılar hayret ederler. Yeri gelmişken bir hususu itiraf etmenin ihtiyacını duyuyorum; Batı medeniyetinin çocukları olarak inancımız yitiriyor, böylece de özgürlüğe kavuştuğumuzu zannediyoruz; fakat ardından gelecek fatura beni korkutuyor.
Plevne doktoru Rayn'nın arkadaşına yazdığı mektubundan
Ey destanlara sığmayan Yiğitler!..şimdilerde bir kır gençliği kadar boynu bükük ve kimsesizsiniz. Ne heykeli dikildi, ne de abilerinizi yapıldı; şiiriniz ve romanınızda yazılmadı; biz sizleri tanımadık; oysa bir ölünüz bin doğana ruh verirdi.
için için türküler söylediğimiz olur
gazi sakarya'nın akması gibi
şanlı sakarya'nın
istiklâl marşı'nı ve plevne şarkısını söyleriz
mustafa kemal'in dağ başını duman almış şarkısını
sonra şiir faslı gelir
namık kemal'den nâzım hikmet'e uzanan
koskoca bir kervan
5 Nisan 1900, Plevne kahramanı #GaziOsmanPaşa hakka yürüdü.
Osman Paşa'nın itibarı o kadar büyüktü ki vefat ettiğinde #GüneyAfrikaMüslümanları, bir başsağlığı mektubu yazarak
İstanbul'da padişaha gönderilmek üzere mektubu Cape Town'daki Osmanlı Konsolosluğuna teslim etmişlerdi.
Tuna Nehri akmam diyor
Etrafımı yıkmam diyor
Şanı büyük Osman Paşa
Plevne'den çıkmam diyor
Olur mu böyle olur mu
Evlât babayı vurur mu
Sizi millet hainleri
Bu dünya size kalır mı
Düşman Tuna'yı atladı
Karakolları yokladı
Osman Paşa'nın kolunda
Beş bin top birden patladı
Kılıcımı vurdum taşa
Tas yarıldı baştan başa
Askerinle binler yaşa.
Namı büyük Osman Paşa