"Böyle bir seçim yapıyorum ama bu gerçekten kendi seçimim mi ? Ben burada tam olarak kendim miyim ? Bu seçimle ilgili aynada kendi yüzüme gönül rahatlığıyla bakabilecek miyim ?"
Bir sığınağı olmalı insanın.
Kendine bile katlanamadığında kaçıp huzur bulabildiği karşılıksız kabul edilebileceği bir sığınağı olmalı.
Ve birine sığınak olabilmeli.
Bir otobüs durağında unutmuşlardı onu. Küçük bir kız çocuğu gözlerinde yaşından büyük bir hüzünle akıp giden insan seline bakıyordu. Herkesin her şeyin acekesi varmışçasına yanından hızla çekip gidiyorlardı kimsenin vakti yoktu dönüp ona bakmaya. Kimse onu fark etmiyordu hele ki hüznünü çaresizliğini hiç..
Geçip gidiyordu her şey insanlar cisimler.. takvimler değişiyordu ama o hep aynı duraktaydı. Çok geç kalmıştı yaşama karışmaya insanların telaşına yetişemiyordu. Kendini kaybolmuş hissediyordu. Orada kaybolmuştu zamanda kaybolmuştu. Ne o ana ne geçmişe ne geleceğe aitti . Ne de bir kimseye ..
O hiç kimseye hiçbir zamana ait değildi.
Ve sanki kimse onun dilini konuşmuyordu, sanki tüm insanlıktan ayrı bir dili vardı bir kültürü vardı. Hapsolmuştu kendi dünyasına . Kendine kendi elleriyle bir hapishane yaratmıştı. Ama en acısı da bir ziyaretçisinin olmamasıydı.
Yine görünmez olmasıydı .