Subhaneke ve bihamdike bir manası: “Senin hak şükrünü nasıl eda edebiliriz? Senin nimetlerine, ihsanına, keremine teşekkür etmemize gücümüz, sözümüz yetmiyor.” demektir.
Bir insan Allah’tan başkasından rızık, şifa ve hidayet geldiğine inanırsa, o zaman o insan başkasına minnettar olup teşekkür edecektir. Bu durum, Allah’ın büyüklüğüne zıttır. Allah’ın kibriyasına, azametine dokunur. Âdeta Allah, “Ben o kadar o insana rızık verdim, şifa verdim ve hidayet verdim. O, bu yaptıklarımı başkasına verdi. Beni yalancılıkla suçladı. O zaman bana yalvarmasın, bana dua etmesin, beni çağırmasın. Çünkü benden başka ilah yokken o başkasına yalvarıyor, teşekkür ediyor. Artık o; mevhum, olmayan ilahına dönsün. Ben yalancılardan uzağım.” diyor.
Allah çünkü bu kâinatı sadece kendini tanıttırmak, teşekkür etmek için yaratmıştır. Başkalarını ilah bilip övmek, teşekkür etmek Allah’ın bu kâinattaki yaratılış maksadına aykırıdır.
Âlem-i misal; insanın içindeki nihayetsiz fotoğraflar, hadsiz hadisat-ı dünyeviye, binler dünya kadar büyük ve geniş bir sinema-i uhreviye, eski hatıraların levhaları, pek büyük bir fotoğraf makinesidir. Âlem-i misal ve Levh-i Mahfuz’un iki hücceti, iki küçük nümunesi, iki noktası hafıza ve hayaldir. Hafıza ve hayal, mercimek küçüklüğünde olmasına rağmen bir büyük kütüphane kadar malumat içlerinde vardır.