Cenab-ı Hak, insana bilimsel ve teknolojik gelişmeler olarak bazı zamanlarda ve asırlarda gizli kalmış nimetlerini dua-yı fiilî olan telâhuk-u efkârdan ileri gelen taharriyat neticesinde ellerine ihsan eder.
Hadiste, Bir melek var. Kırk bin başı var. Her başında, kırk bin dil var. Her bir dilde, kırk bin tesbîhat yapıyor. Altmışdört trilyon tesbîhat aynı anda söylüyor. Demek bitkiler, ağaçlar, hayvanlar ve hava bu melek gibidir. Yani bu meleğin tesbîhatı sayısınca her güzel söz, hava sayfasında yazılıyor. Bitkiler, ağaçlar, hayvanlar ve hava diyor ki: “Bu hadis, benden veya bana nezaret eden memur melekten haber veriyor. Buna milyonlar şahitlerden birisi; mikrofon, hoparlör, video, radyo, televizyon, internet, sosyal medyada geçen Kur’an, hadis ve güzel sözlerdir.
Ettayyibâtu lillahi ile nur unsuru ile yaratılan bütün güzel sözler, güzel manalar, imanlar, hamdler, şükürler, ibadetler, kelime-i tayyibeler, dünyanın Esma-i İlahiyye aynası ile ahiret tarlası yüzüne bakan hadsiz hasenatlar, hayırlar tamamiyle Ezel Ebed Sultanı Kadîr-i Zülcelâl’e mahsustur.
Essalavâtu lillahi ile hava unsuru sayısınca yaratılan bütün dualar ve ihtiyaçtan gelen ricalar ve nimetten çıkan şükürler ve ibadetler ve namazlar, Hâlık-ı Külli Şey’e mahsustur.
Elmubârekâtu lillahi ile su unsuru sayısınca yaratılan bütün bu medar-ı tebrik ve mâşaallah ve barekallah dedirten haletler ve sanatlar Zât-ı Zülcelâl’in kudretine mahsustur.