Okurken çok keyif aldım ayrıca biraz ürperdiğimi de söyleyebilirim . Güzel bir hikayesi var kitabın . Sürükleyici bir kitap. Aslında biraz uzun olsaydı daha iyi olurdu .
Kan SahibiMehmet Berk Yaltırık · İthaki Yayınları · 2022209 okunma
#KİTAPYORUMUM
İstanbul Portresi kitabın'dan sonra kayahan demir abi'nin kalemini çok sevmiştim ve diğer kitaplarınıda okumam lazım diyip hemen diğer kitapları da toplamaya başladım.
Bildiğim kadarıyla Şifreli Dedektifler serisi'nin ilk kitabı Pera Palas'ta Gölge Oyunu, yanlış biliyorsam lütfen beni bilgilendirin.
Ama
Merhaba sevgili kitap dostlarım . Bugün sizlere konu ve kurgusuyla ilginizi çekecek birkaç türün harmanlandığı bir kitap olan Katil 2419 ile geldim.
Kitabı okumaya başladığımda dedim ki ; aha Şahane bir polisiye beni bekliyor.
Seda ; Üniversite de okuyan duru güzelliği ve kendine has tavırları ve sıradan sayılabilecek yaşamı olan bir genç kız.
Bertuğ ; varlıklı bir ailenin el üstünde büyütülmüş , her istediği yerine getirilmiş, şımarık ve arsız ,kendini beğenmiş genci ( Karakteri sevmedigim tanimlamamdan belli :-) )
Bir de Nadciv 'imiz var ki onun hikâyesi yürek dağlıyor. Küçük yaşta anne ve babalarını kaybeden iki kardeşten biri . Engelli ablasına ve ona anneanneleri sahip çıkmış , bakmış, büyütmüş . Ta ki ablasının saldırıya uğramış bedeni köyün yakinlarindan geçen dere kenarında buluncaya dek . İşte o gün Nadciv'in hayatının dönüm olmuş.
Birgün ablasının intikamını almaya yemin etmiş.
Devamını elbette anlatmayacağım :-)
Ben heyecanlı bir polisiye okuduğumu düşünürken sevgili yazarımız bizi dört yüz yıl sonrasına isinlayiveriyor Ve öyle ilginç bir kurgu ile devam ediyor ki birden bir distopya'nin içinde buluveriyorsunuz kendinizi :-)
Şu kadarını söyleyeyim; kitapta geçen zaman yani dört yüz yıl sonrası bence o kadarda uzak değil gibi .
Sistem ,Jen ve ailesinin yaşadıkları gerçeği yüzünüze tokat gibi çarpıyor.
Katil; sadece bir insanın fiziki yaşamına son veren midir?
Tanrım şu kullarının haline bak, diye düşündü. Mesihlerinin gelmesi için iki bin yıl sabrettiler ama hâlâ ısrarcılıktan vazgeçemiyorlar.
Artık gerçek onunla alay ederek tepesinde uçarken o boğuluyordu. Bir tarafı akıntıya bir kefen gibi sarılıp kendini bırakmak isterken diğer tarafı karşı kıyıya geçebilmek için hâlâ mücadele etmek istiyordu..
"Benlik... Bizler kendimizi bedenlerimizle tanımlamaya alışkınız ama eylemlerimiz üstündeki sorumluluğumuzu değerlendirmemiz istendiğinde bu sorumluluğu bedenimizden başka ve maddi olmayan bir şeye yönlendiririz, benliğe... Beden, benliğin eylemlerini hayata geçirmek için kullandığı bir parçası, bir aracıdır. "Yapıyorum', 'konuşuyorum', 'uyuyorum' gibi şeyler söylediğimizde aslında kendimizi bedensel hareketlerle ifade ediyoruz çünkü somut bir şekilde düşünmeye alışkınız. Ama ben' ve beden aynı şey değildir. 'Ben' benliktir, görünmeyen ve soyut olan; oysa beden onun hizmetçisidir sadece.."