Gerçeküstücü Joan Miró (1893-1983), bilinçaltına ulaşmanın yaratıcı bir yöntemi olan otomatizmin öncüsüydü. Bu yöntem, hastalarının bilinçaltını incelemek için Freud tarafından kullanılan bir yöntem olan serbest çağrışımdan türedi. Gerçeküstücü kolajları olan Ernst, otomatizmin bir başka öncüsüydü. Daha sonra, Jackson Pollock gibi soyut dışavurumcular, içgüdüsel sanat üretmek için otomatizmden yararlandılar.
"İdeoloji maskeleyerek doğallaştırarak ya da belirli bir dünya görüşünü göze sokarak çalışır."
Reklam
Psikanalist George Pollock insanlardaki kader hissinin, çoğunlukla gençken ebeveynlerinden ya da kardeşlerinden birini kaybettiklerinde ortaya çıktığını düşünüyordu. Ölüm ya da hastalıktan kendilerini sorumlu tutuyorlar ve bu yüzden aynı kaderi paylaşmaya mahkûm olduklarını hissediyorlardı. Van Gogh’un deneyimi de buna bir örnektir. Van Gogh’a o daha doğmadan önce ölen kardeşinin adı verilmişti. Sık sık kardeşinin mezarının yanından geçerdi ve kilisede de kardeşiyle aynı numarayla kayıtlıydı: yirmi dokuz. Daha sonra temmuzun yirmi dokuzunda intihar edecekti.
"Bipolar bozukluğu olan kişiler hipomanik ve manik episodlar sırasında sık sık sıradışı yaratıcılık patlamaları sergiler. Vincent van Gogh, Paul Gaugin, Jackson Pollock, Mark Twain, Ernest Hemingway, William Faulkner, Ludwig van Beethoven, Robert Schumann ve Brian Wilson de dâhil, en ünlü ressam, yazar ve müzisyenlerimizden bazılarında bu hastalığın olması şaşırtıcı değildir "
Totalitarizm, SSCB, Frankfurt Okulu;
Frankfurt Okulu düşünürleri arasında totalitarizm kav­ramını ilk kullanan Herbert Marcuse oldu. "Totaliter Devlet Görünümündeki Liberalizme Karşı Mücadele" başlıklı maka­lesi, Marksistlerin faşizm tanımlamasıyla büyük oranda örtüş­mekte, faşizmi çökmekte olan emperyalist-kapitalist yapının bir hastalığı olarak tahlil etmekteydi. Faşizm eleştirisinin Sovyetler Birliği'ni içermesine dönük ilk çarpıcı girişimin sahi­bi olan Horkheimer ise "Otoriter Devlet" başlıklı çalışmasında, Friedrich Pollock'un Sovyetler Birliği'ni de dahil ederek otoriter devletleri tanımlamak için geliştirdiği "devlet kapitalizmi" kav­ ramını kullanıyordu. Horkheimer, aralarında Franz Neumann, Otto Kirchheimer ve A.R.L. Gurland'ın bulunduğu ve faşizmi açıklamak için tekelci kapitalizm kavramını kullanmakta ısrar eden isimlerle bir tartışmaya girdi. Böylece, Frankfurt Okulu ta­rihinde ilk kez, hem de en önemli isimlerinden Horkheimer ta­rafından faşizmle Sovyetler Birliği'ni net biçimde aynı kavramsal çerçevede ele alan bir analiz geliştirilmekteydi. Aynı çalışmada Horkheimer eleştirel güçlerin kaynağı olarak ilgisini bireye yön­lendiriyordu.
Casusluk sanatı
baylar biliyorsunuz Ruslara karşı savaştayız ama savaş sadece füzeyle olmaz kültürel de olmalı Ruslar sadece kaslı kollu işçi köylü çiziyor biz ise sanatı ideolojiden soyutlamalıyız yani Amerikan sanatını yaratmalıyız o yüzden açık açık soruyorum var mı tanıdığınız soyut dışavurumcu ressam + ben tanıyorum abi hem de iki tane Jackson pollock ve Mark Rothko resimlerini görseniz bir s@k anlamazsınız Jackson deli gibi resimlerin üzerine gezinerek boya döküp yapıyor Rothko onu da yapmıyor direkt tuvalet tuvalin ortasında kare çiziyor resim bitti diyor ayı bizi mi s@kiyorsun lan sanat mı bu şimdi diyorum sen ne anlarsın lan davar diyor - sen nereden tanıyorsun bunları bir insan için fazla değil mi ki soyut dışa vurunca ressam tanımak + CIA girmeden önce tekel Bayimiz vardı abi ikisi de alkolik sürekli sipariş götürürdüm kahvaltıyı viski ile yapan insanlar bunlar -şahane şimdi gidin bu ikisinin resimlerini milyonlarca Dolara satın alın
Reklam
417 öğeden 351 ile 360 arasındakiler gösteriliyor.