Aynen şöyle demişti bana şair ;
-Kırk yılı aşan yazarlık çabamda ne anlatmak istemiştim ?
Bu, kurşun bir kütle gibi çökmüştü üstüme. Oysa yaşamım boyunca nice insanlar tanımıştım; nice bağlılıklara, vefalara, öfkelere tanık olmuştum. İnsanların iyiliklerini, İhanetlerini görmüştüm. Kalıcı bir sevginin olmayacağını öğrenmiştim. Aşk kağıt üzerinde güzeldi; mutlu sonlar romanlara özgüydü.
Öldüm ve cennet, orası için fazla kasvetli olduğumu söyleyerek kabul etmedi beni. Cehennem için ise fazla sessizdim. Ruhsuz bedenler adı altında can çekişen varlıklarla dolu, karanlık bir odaya süpürüldü küllerim. Siyahıma, karanlığı süpürdüler. Hayır, hayır, anlamıyorsun... Gittiğim yer, araf değildi. Araf bendim.
“Eşittir Tanrı’nın önünde
aç fakir de tok zengin de,
O herkese verir
hem sorun hem sükûn
hem hava hem toprak
hem serinlik karanlık mezarlarda.
Eşittir Tanrı’nın önünde
aç fakir de tok zengin de.”
Beni affet
Kaybetmek için çok erken
Sevmek için de çok geç
Beni affet
Bir adım kalmalı geriye
Kırılmış şeylerin nihayetine
Yalnızlığın eşiğinde
Beni affet
Ben seni sevdiğim zaman bu şehirde
Yağmurlar yağardı
Beni seni sevdiğim zaman bu şehirde
Ayrılık kurşun gibi ağırdı
Beni affet
Şiirler gözlerini
Şarkılar saçlarını söylemedi
Beni affet