Muhteşem ötesi bir kitap. Beni oldukça etkileyen ve uzun süre etkisinden çıkamadığım bir kitap oldu. Irvin yalom ile bu kitap sayesinde tanıştım ve kalemine aşık oldum. Anlatım tarzını çok beğendim. Betimlemeleri, akıcılığı ve insanı düşünmeye sürükleyen yazım tarzı ile gerçekten en sevdiğim yazar oldu. Kitap tamamen kurgu değil gerçek olaylardan da esinlenerek yazılmıştır. Tanıdığım en ünlü filozofumuz Nietzsche’nin hayatına bi ufak göz gezdiriyoruz ve hayat felsefesinin temellerinin nasıl atıldığını daha iyi anlıyoruz.
Kim doktor? Kim hasta?
Aralarındaki diyalogları okuyan herkes kendine göre bir şey bulacaktır. Bu kitap hayata dair, yaşamaya dair ve insanlığa dair oldukça etkileyici noktalara değiniyor. Ama okurken beni en çokta etkileyen cümle yalnızlığa dair olmuştu. Çünkü yalnızlığın bu denli yalnız olduğunu bilmiyordum.
“Ama yine de bir korku var ki onu alt edemiyorum... “ diyerek bir an duraksadı, sonra atıldı. “Ölümümden sonra ün kazanacak bir filozof olmamla, bir gün benim günümün mutlaka gelecek olmasıyla, hatta ebedi yinelemenin olduğunu bilmekle övünmeme rağmen yalnız başına ölecek olmak korkusunu üzerimden atamıyorum. Öldüğünüzde, bedeninizin günlerce hatta haftalarca bulunmayacağını, ancak bir gün bir yabancının burnuna gelen iğrenç bir kokuyla keşfedileceğini bilmek nasıl bir şey biliyor musunuz? Kendimi yatıştırmaya çalışıyorum. Derin yalnızlığımda sık sık kendi kendime konuşurum. Ama fazla yüksek sesle değil, kendi sesimin boş boş yankılanacağından korkarım”
Ah Nietzche üzümle kekim yaktın beni
Okuyun, okuyun