Kitabı heyecanla ve bir çok okur arkadaşımın tavsiyesi üzerine okumaya başladım. Kitaplara ‘zaman kaybı’ demektense ‘her kitabın bir zamanı vardır’ sözünü söylerim. Ancak bu kitap tam da bu iki uçta arada bıraktı beni. Araya bir tezimi de sıkıştırıverdim ki aylar boyunca kenarda bekleyiverdi. Evet söyleyeceği, anlatmaya çalıştığı şeyler kıymetli ama benim için fazlasıyla spiritüel kaldı. Anda kalmak olgusunu düşünürüm zaman zaman. Tam da kitapta bahsedilen ‘zihnin direksiyonda olma’ hâli için de savaş da veririm. Ancak cümleleri anlamaya çalışmak tekrar tekrar okumama neden oldu. Cümlelerin anlaşılmazlığı yordu beni… Sonra aynı ifadeler tekrar tekrar her iki bölümde de verilmiş. Bütün bu tekrara düşme durumunu bir teknik olarak düşünmek istedim. Bazı yorumlarda bunun bilinçli yapıldığı söylenmiş. Hadi bunu da kabul ettik. Ayrıca çeşitli psikanaliz terimleri kullanılmış. Bu terimler kullanılırken kime ait olduğu belirtilmeden sanki yazarın buluşu ya da yöntemi gibi sunulmuş. O psikanaliz terimler de açıklanmalıydı diye düşünüyorum. Mesela kitapta ‘kendilik nefreti’ terimi birden bire çıkıyor ortaya. Bu terimi araştırdığımda Arno Gruen adında bir psikanaliste ait kaynaklardan edinildiğini görüyorum. Diyeceksiniz bunu bilmek isteseydik açar bir psikoloji kitabı okurduk Bunu yazarken gülümsüyorum çünkü benim gibi daha rasyonel zihinlere hitap etmiyor kitap ve üzgünüm beni ikna edemiyor söylemleri de.