İçinden geldiğim toplumsal sınıf ile başıma gelen şey arasında muğlak bir bağ kuruyordum. Bir işçi ve küçük esnaf ailesinin yüksek öğrenim gören ilk ferdi olarak fabrikadan ve tezgâhtan sıyırmıştım. Ama ne lise diploması ne de edebiyat lisansı sefaletin bir alın yazısı olarak aktarılmasını ortadan kaldırmayı başarabilmişti; hamile kızın alın yazısı simgesel olarak alkoliğinkiyle aynıydı. Kendimi apış arasından kaptırmıştım ve içimde filizlenen şey, bir anlamda, toplumsal bir bozgundu.