Anne kendini genelde "memnun etme heveslisi" olarak tanımlardı. İnsanlardan ondan nasıl biri olmasını istediğine kafa yormaktan, kendini elinde olmadan ve gönülsüzce eğip bükerek, istenen kalıba sokmaktan geri duramadığını söylerdi.
Bir defasında: "Ebu Usame, seni kaybedersek asla yerini dolduramayız." demişti. Ben de: "Meraklanma. Filistin, beni doğurduğu gibi benden bin kat hayırlılarını da doğuracaktır." diye cevap vermiştim.
Bir karış dahi olsa Filistin topraklarını düşmana satanlara karşı Rabbimiz bize yeter, O, ne güzel vekildir. Hz. Ömer'in fethettiği, Selahaddin Eyyubi'nij Haçlı işgalinden kurtardığı Filistin topraklarını, Kudüs'ü, Mescidi Aksa'yı VIP kartlarına ve koruma araçlarına sahip olabilmek için sattılar. Ceplerini ve banka hesaplarını dolarlarla doldurdular. Filistin topraklarında dökülen her damla kanın üzerine oturup bu değerli kanı kendi menfaatleri için kullandılar.
Yeryüzünün en temiz topraklarını işgalci Siyonistlere veren pis, adi, alçak Balfour Deklarasyonu... Hakikatte bir karış toprağa sahip olmayanlara ve bu topraklarda yaşamayı hak etmeyenlere vatan yaratan antlaşma...
İnsanın sinir uçlarına dokunan hikayeler, kimisi mide bulandırıcı, misal Afiyet hanım ile Kuru sultan arasındaki et dalaşına dair adlı hikaye. En karanlık, en garip, en tuhaf yönüyle yazılan hikayeler.
"Halbuki" diye devam etti Nevhiz, "halbuki daha hayalimin bile kalbinize kadar işlemediğine eminim. Mesela ben yanınızda değilken, gözlerinizi kapasanız şüphe etmem ki beni hayalinizde bulamazsınız..."