"Yapay oyuncaklar verilmiş ellerine.
Çocuklar mutlu;
Gülüşleri,
Mavi...
Bir gökkuşağı ağladı,
Renksiz kaldı gökyüzü.
Aşk intihar etti.
Veyahut
Tüm sokaklar renklendi,
Ben,
İntihar ettim."
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu
Birbirlerine bu kadar benzediklerine göre, niçin bu kadar var olan var?" diye düşünüyordum. Birbirinin eşi bunca ağaç neye yarar ki? Bunca boşa gitmiş ve inatla yeniden başlayarak yine boşa gitmiş bunca var olan niye?
Ben gerçekten kötü bir insan değilim. Ne aksi bir adamım, ne uysal; ne namuslu, ne alçak, ne de onurlu biriyim. Ne kahramanım, ne de bir korkak. Hiçbir şey olamadım.
Fyodor Mihailoviç Dostoyevski
"Kalbimizin kapısı ansızın çaldığında, önce içeride kimsenin olmadığından emin olmalıyız. Hiçbir misafir, başka bir misafirin varlığından hoşlanmazdı."
Unutkanım, dağınığım, kimine göre edepsizim. Bazen bir çocuğum, bazen 85 yaşındayım. Bazen babamım, bazen annem. Kimi zaman bir hiçim. Bazen duygusalım, bazen gaddar. Biraz küfürbazım. Çoğunlukla siyah, arada gergin biriyim ya da umursamaz. Ama artık ben, ben değilim. Belki de hiç olmamışımdır, bilmiyorum.