Olaylar nasıl gelişirse öyle yaşıyoruz, önceden uyarılmaksızın, rolünü ezberlemeden sahneye çıkan bir tiyatro oyuncusu gibi. Yaşam öncesi ilk prova yaşamın ta kendisiyse, ne değeri olabilir yaşamanın? Yaşamın hep bir taslak gibi olması da bundandır işte. Çünkü taslak bir şeyin ana çizgileriyle belirmesi demektir, bir resmin az çok ortaya çıkmasıdır, yaşamımız dediğimiz taslaksa hiçbir şeyin taslağı değildir, bir resmin resme dönüşmeyecek ana çizgileridir. Kaldı ki aşklar da imparatorluklar gibidir; üzerine dayandırıldıkları düşünceler un ufak olduğunda, onlar da silinir gider. İnsanlar genellikle dertlerinden kurtulmak için geleceğe kaçar, zamanın yoluna düşsel bir çizgi çeker, bu çizginin ötesin de o anki dert ve sıkıntılarının sona ereceğini sanırlar.
"Dua etmeyi ve boşuna göğsüne yumruk atmayı bırak!
Yapmanı istediğim tek şey, dünyaya çıkıp hayatının tadını çıkarmandır.
Eğlenmeni, şarkı söylemeni ve senin için yaptığım her şeyin tadını çıkarmanı istiyorum.
Kendi inşa ettiğin tapınaklara gitmeyi de bırak.
Oraların benim evim olduğunu söylüyorsun!
Benim evim dağlarda, ormanlarda,
Üzmüşler çocuğu, diğer çocuklar. "Senin baban çöpçü, sen de pis kokuyorsun” demişler. Vicdan duygusu tam gelişmemiştir okul öncesi çocuklarında. Zaman zaman böyle acımasız olabilirler. Kırmışlar yavrucağın kalbini.
Konuştum babayla. Çok üzüldü, çocuğunun üzülmesine. Dağ gibi adam gözyaşlarını ilk kez ayırdı gözlerinden belki de. “Üzülmek
Ruhu en uzak dağın karından buse almış kadar sessiz ve donuktu. Çehresindeki noksansız kırışıklar kıpırtısız ve her an birileriyle dalaşacak gibi gergindiler. İnsan öleceği gün gülebilir miydi? Dudakları durağan bir otobüsün en kırık camındaki soğuk esinsitisiyle titrekti.
"Vasiyetim."
İlk ölümlü gününe prova yapan bu adam için her şey bitmek üzereydi. Amansız bir hastalık değildi onu çekip koparacak olan. Ecel senedindeki gün sayısını doldurduğunu düşünüyordu. Ölüm günüm bana ilham oldu diyordu bu yaşlı bey.
Şairler gibi sözcüklere tapıyoruz
bu dilsiz dünyada
anlam ve kelimelerin içinde bulunduğu koma
prova ediyor başka yüzyılların aynalarında
her kip kullanım hattında buruşuyor
aşk yoksa ölüm de yok
Eskiyen bedenime geçtim ve gidecektim
Yaşama sevincim gibi
Hevesi bir azaldı ki nefesimin
Hani türkü yakmasam duracak dilimde
Artık bir sus yeminidir içim
Keder keder dolanıyor içimden şiirlerim
Dudağımda tütün, dilimde anason
Etlerimi soyuyorlar dişleriyle
Öpücükler gül ölüsü ağzımda
Sesim ulaşmıyor kimseye
Benim gücüm kendime...
Işıklar eksiliyor ve bir kenara itiyor ellerimi
Dünya nimetleri gülünç
Prova yaparken yüreğim ölümü,
Son hüneri taş atmak mezarıma
Ölümede varım, hazırım
Dikişsiz ak libas da istemez hani
Yaşadım ve payımı sevdim
Şair kusurum bir soyhada gelmek kendine
Yek geldim, yek gidiyorum dünyanızdan
Gözüm arkada kalmayacak, izim de
Benim kahrım kendime...
O halde şimdi "amel yurdu"nda iken, kendini "hesap yurdu'na yolculuk için hazırla. Ölüm için idman yap. Bir bakıma ölümü prova et. "Ölmeden önce öl". Şimdi ölümü sembolik olarak şeç, ölüme niyetlen ve yönel.
Hac, Sayfa 35
Mehmet Salih Çelik
@mhmtslh
·
26 March 01:07
Hayat, hedefi bizzat kendisi yani ölüm olan şeydir. Bir tür soluk alıp veren, can taşıyan ölüm.