Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
pseudo psikoloji yazarları
... Sosyal medyada hemen hemen hepsinde inanılmaz yoğun bir öfke var.. Sürekli bir didişme, yaygara çıkarma hali.. “ Sana şöyle yapana böyle yap, seni böyle hissettirenler şöyledir, şunları da hayatından çıkar.“ gibi klişeler. İnsan asıl kavgasının kendisiyle, kendi içinde olduğunu fark edemediği sürece ötekiyle dalaşmaya devam eder... .
Torpil dolanıklığı
Torpil er ya da geç patlar. Torpilli fark eder-etmez, görür-görmez, işitir-işitmez. Patlayacaktır. Patlama alanında iş görmüyordur, yolu oradan geçmiyordur belki, ancak önüne geçtiği kişi patlama yarıçapındadır. Ve elbette belki de patlamadan etkilenen kişi, torpilliyi yaşamı boyunca hiç görmeyecektir. Vis versa. Biraz sözdebilim
Reklam
Lakırdı
Dugin'in, Guenon okumuş olduğunu öğrenince, Rus Devleti'nin Batı'yla mücadelesini hak-batıl ekseninde ele alması eskisi kadar şaşırtıcı gelmemeye başladı. Modernitenin sahte (pseudo) ürünleri olduklarını iddia ettiği milletlerin uyanışları, fertlerin "içlerindeki ruhu tanıyıp ona dikey olarak yükselmeleriyle" gerçekleşebilir ancak diyordu, üç aşağı beş yukarı. Bunu Rus-Ukrain savaşı başladığında dillendirdi. Evvelinde de, Rusya'nın, Deccal'e karşı savaşta, "inananların cephesi" olduğunu yazmıştı. Nizam-ı alem düşüncesi çıkar mı Rus'un dünyaya bakışından? Çıkmaz. En fazla yeni bir Çarlık çıkar. Doğu'nun Türk olmayan unsurlarıyla müttefik -İran, Hindistan, Çin-, Batı'yla çatışan bir Rusya işimize gelir, hep geldi de zaten. Ne zaman ki, Atlantik-Pasifik didişmesinde, Atlantik'e yaklaşır Rusya -özellikle İngiltere'ye-, o zaman büyük şey ederiz: Şinanay da yavrum șina şinanay Şinanay da şinanay hoppa şinanay.
Lakırdı
Bodrilard'ın hiper realitesi iletişim felsefesinde canımızı yakıyordu. Burada okuduğum bölük pörçük Byung-Chul Han alıntılarıyla derslerden kalan Bodrilard sadası sevişti ve aklımın rahminden vasat ve hafif pseudo bir kavram peyda oldu. Adı "suret pornosu". Araya az Barthes ve post yapısalcılık da karışmış olabilir. O yüzden piç
Yüksek alçaklık ve alçak yükseklik
Mağaracılıkla uğraşan, özellikle dikey mağaralarda ekspedisyonlara katılan bir arkadaşımla "yerin dibine girmek" üzerine çok konuştuk. Alçalmanın da, yükselmenin de zihinsel yönünün, benliğin dışındaki nazarla, yani başkalarının nazarıyla anlamlandığına eminiz. Ancak fiziksel yönü, yani bedene tesirleri kuşkuya yer bırakmayacak
Mehmet Emin Alperen Kılıç

Mehmet Emin Alperen Kılıç

@toprakvegokyuzu
·
03 Mart 2023 16:18
Saniyede iki bin metre yerin dibine girmek
youtu.be/UKFzGI8Fxq0 Özgürlük sanrıdır yalnızca, ötelerdeki ufkun kenarında bekler. Bizler eloğullarıyız küresel aldatmada, imkansız bir cennete istekli ve muhtaç. Açıklara yüzerken düş peşindeler, serbest olabileceklerini söylüyor önlerindeki serap. Akıllarını boğan vehimde kayboluyor, bencil ihtirasların akıntısında sürükleniyorlar. Korkulmuş, utanılmış ve kaygılanılmış suçlanmaktan. Sorular çığlık atarken yanıtlar gizlenmiş. Hastalık dikkat dağınıklığını besliyor. Tiksintiyi hissedebilir, kafa karışıklığını koklayabilirsin. Akıl yitirilmiş, sırılsıklam uzanılmış yağmurda. Gökyüzünden suçluluk ve hicap emiliyor. Kabus yolda, bulutlar inişte. Saniyede iki bin metre yerin dibine girdim. Parmaklarımdan kayan duvarları tırmalıyorum. Karanlık tüketiyor, çökertiyor ve kırıyor. Damıtılmış paranoya duvarlara sızıyor. Fısıltılı çağrılarla çatlakları dolduruyor. Gölgeler zuhur etmekte, uyarıları dinle. Sabahın dördünde ortalıkta sürünüyor, kendime yalan söylüyor, yeni bir başlangıca yelteniyorum. Ama yaşam korkusuyla vaktimi heba ediyorum. Özgürlük sanrıdır yalnızca, rüyanda gittiğin yerlerin kenarlarında bekler. Duygularımın ihaneti aklımın derinlerinde. Hatalarımın yırtıkları vicdanımın dikiş yerlerinde. Özgürlük sanrıdır. Rüyanda gittiğin yerlerin kenarlarında bekler.
Akupunktur bilimsel midir?
Akupunktur'un bilimsel olup olmadığına dair - 'bilim midir? (science)' ya da 'sahte bilim midir? (pseudo-science)' - tartışmalar devam ederken, Akupunktur'un ritim bozukluklarının tedavisinde potansiyel bir rolünün olabileceğinin düşünüldüğü bu makalenin ışığında Feyeraband'in şu sözü aklıma geldi: "... Bugünün bilgisi yarının masalına dönüşebilirken, en gülünesi efsane bile sonunda bilimin en sağlam parçası olabilir." .. Makale linki: pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/24625726 ..
Reklam
Hiçbir insan öfke kontrol sorunlarıyla saldırgan ve agresif doğmaz. Çocukluğunu doyasıya yaşama hakkı elinden alınan bir çocuk hırçındır. Çocuk çocuktur. Çocuktan olgunluk beklenemez. Olgunsa da biz buna pseudo olgunluk yani sahte olgunluk deriz. Bu çocuklar yetişkin olmadan yetişkin yorgunluğunu yaşarlar. Maça yorgun başlarlar. Özgürce duygularını yaşayan bir çocuk bizi korkutuyorsa bu çocukla ilgili değildir. Bizim korkularımızla ilgilidir. Çocukken ailesinde duygularını özgürce yaşayanlar yetişkinlikte öfke kontrol problemleri yaşamaz.
kendini eksik görme üzerine
"İnsan iletişimi ne kadar gelişmiş olsa da algı her zaman karşısındakini kolayca sınıflayabilmek için basit kodlara ihtiyaç duyuyor. Stereotipler bu yüzden var: Karmaşık/kalabalık bir sosyal hayata sahip olan primatların, sürünün diğer üyelerini kolayca tanımlayabilmesi... Hatta önyargılar da bu yüzden var: Karşındakini hemen sınıflandırıp
24 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.