Hoşlandığımız ya da aşık olduğumuz kişinin olumsuz yönlerini görmezden geliriz. Tutku öyle galip gelir ki kusurlarını fark etmek neredeyse imkansızdır. Ona ve ilişkiye nesnel bakış açımızı kaybetmemiz beklenen bir durumdur.
İleride bir gün tarihçiler, antropologlar dönemimizin filmlerini analiz edecek olsa bu toplumun psikopat bir toplum sanılması işten bile değil. Dizilerde sevimli gösterilen psikopat karakterleri görüyoruz hep.
Empati, üzerinde pek de denetim sahibi olmadığımız, otomatikleşmiş bir davranış biçimidir. Bu davranışı bastırabilir, zihnen onu engelleyebilir ya da bu davranışı sergilememeyi seçebiliriz, fakat insanların "psikopat" olarak bilinen çok küçük bir kısmı dışında kalan ezici çoğunluğu, bir başkasının mevcut durumuna karşı duyarsız kalamaz. Nadiren dile getiriliyor olsa da, üzerinde düşünmemiz gereken soru şu olmalıdır: Doğal seçilim sonucunda beyinlerimiz neden diğer insan kardeşlerimizle uyuşabilecek şekilde tasarlandı? Onların derdiyle dertlenmeyi ve onların duydukları zevkle mutlu olmayı nasıl becerebiliyoruz? Eğer bütün mesele diğerlerinin sömürülmesi esasına dayansaydı, evrim empatiyi hiçbir zaman işin içine katmazdı.
En az narsis olan ülke İsviçre’ydi. Dünyanın en narsis ülkesi ise Rusya çıktı. Ruslar dünya tarihinin %61’ine katkıda bulunduğuna inanıyordu. Birleşik Krallık %55 ile ikinci sıradaydı, İsviçre için bu oran %11, Amerika içinse %30’du.