Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Caner A.

Sabitlenmiş gönderi
Hakikate duyulan inanç, o ana dek inanılan tüm "hakikatlere" duyulan kuşkuyla başlar.
Reklam
Evrenin dörtte üçü, gülün kokusunu güzel bulur; oysa bu, onu kötü bulabilecek dörtte birinin yanıldığını doğrulamayacağı gibi, bu kokunun gerçekten de güzel olduğunu kanıtlamaz.
Ne kadar duyarlı olursanız, dürtüleriniz o kadar acı verir size...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Tanrı herhangi bir dine sahip olmamızı isteseydi ve gerçekten güçlü olsaydı, ya da daha uygun bir deyişle, Tanrı gerçekten varolsaydı, bize emirlerini böylesine garip bir yoldan ulaştırır mıydı? O na nasıl hizmet etmemiz gerektiğini, aşağılık bir haydut aracılığıyla mı gösterirdi? Bana sözünü ettiğiniz bu Tanrı, yüceyse, güçlüyse, adilse, iyiyse, ona hizmet etmenin ve ona saygı göstermenin yollarını bilmeceler ya da öyküler aracılığıyla mı öğretmek isterdi bana? Gezegenlere ve insan kalbine hareket veren bu hükümdar bizi, içimizden birini kullanarak veya bir diğerinin içine yerleşerek eğitemez ya da ikna edemez mi? Günün birinde ateşin çizgilerine, güneşin kalbine, hoşuna giden ve bizim de uymamızı istediği kanunu yazabilir; evrenin bir ucundan diğerine, bunu hem gören, hem okuyan insanlar, boyun eğmemeleri halinde suçlu kabul edilebilirler. Ama isteklerini, Asya’nın ücra bir köşesinde bildirmek; mürit olarak, en düzenbaz, en acaip halkı seçmek; doktrini, anlaşılmasını imkansız kılacak kadar karmaşık sunmak; bilgiyi çok küçük bir zümreye yüklemek; diğerlerini yanlışlara terk etmek ve burada kaldıkları için cezalandırmak... Yo hayır, Thérèse, hayır, hayır, tüm bu saçmalıklar bize kılavuzluk etmek üzere yaratılmamış: Bunlara inanmaktansa bin kez ölürüm daha iyi.
Bu safsatalardan doğan dinler, herhangi bir saygıyı hak edebilir mi? İkiyüzlülük ve aptallığın izlerini taşımayan bir tek din var mıdır Thérèse? Hepsinin içinde ne görüyorum biliyor musun? Mantığı ortadan kaldıran sırlar, doğayı hiçe sayan dogmalar ve alay ve tiksintiden başka bir şey uyandırmayan grotesk törenler.
Reklam
Sonuç olarak, eğer doğa kendi kendine devinebiliyorsa, bir itici güç neye yarar? Ve eğer itici güç, hareket halindeki madde üzerine etkiyorsa, maddenin kendisi olmaktan nasıl ayrışabilir? Düşüncenin madde üzerine etkisini ve düşüncenin harekete geçirdiği maddenin hareketsizleşmesini kavrayabilir miyiz? Soğukkanlı olun ve bir an düşünün, bu aptal boş hayali üretenlerin ona yüklemeye çalıştıkları komik ve çelişkili nitelikleri inceleyin: Birbirleri içine geçerken nasıl tahrip ettiklerini görün ve bireysel kaygılardan ve toplu yadsımadan doğan bu tanrısal hayaletin, bir an olsun inanmamızı, bir dakika olsun incelememizi hak etmeyen, insanın ruhunu alt üst eden, kalbini sıkıştıran ve mezardan, bir daha dönmemek üzere çıkmamış olması gereken adi bir hayaletten başka bir şey olmadığını anlayın.
Ama biz, Thérèse, seni putlaştırma çılgınlığına düştüğün bu barbar Tanrı bizi, otların arasındaki yılan gibi alçalmaya mahkum etmiştir; biz hor görülüyoruz, çünkü yoksuluz; bize zulmediliyor, çünkü zayıfız, sadakat sözcüklerinden bıkmış dudaklarımız ve güçlükler karşısında zorlanan adımlarımızla bizim, yaşamın kapılarını açan, koruyan ve kaybolmaktan kurtaran tek yol olan suçtan, kendimizi korumamızı istiyorsun! Bu sınıf servetlerini artırmak yolunda bizi kullanırken, sürekli olarak bağımlı olan ve aşağılanan bizler, kendimize yalnızca ızdırabı, umutsuzluğu ve acıyı, açlığı ve gözyaşını, namus suçlarını ve ölüm cezalarını ayırıyoruz!
Çevre tek dileği adalet olan kölelerle dolu olduğunda, bir suçla karşılaşmamak oldukça güçtür; günün her saati çevremiz en lezzetli yiyeceklerle dolu olduğunda, kanaatkâr olmak can sıkıcıdır; yalan söylemekten hiçbir çıkarı olmadığında insan, dürüst olmakta güçlük çeker!...
Zenginlerin katılığı yoksulların kötü davranışlarını meşrulaştırıyor; ihtiyaçlarımızı karşılamaya kalkıştıklarında, kalplerine insanlık hakim olmaya başladığında, bizim kalbimiz de erdemlerle dolabilir; ama bahtsızlığımız, sabrımız izin verdiği sürece, inançlarımız, köleliğimiz, zincirlerimizi artırmaktan başka bir işe yaramayacak, işlediğimiz suçlar yegane eserimiz olacak ve acımasızlığın bizim tahammülümüzü bile aşan boyunduruğunu çıkartmayı reddetmekle enayilik etmiş olacağız.
Tek yapılması gereken, bize acı verirken diğerlerine yarar getiren kendi içimizdeki bu sinsi duyarlılığı köreltmekti.
Reklam
Aslında genel anlamda iyi ya da kötü arasında bir fark olmadığını; kötülük erdeme zulmettiğinde ve mutluluk günaha eşlik ettiğinde, olgular doğa açısından eşit olduğundan, başarısız olacak erdemlilerdense, mutluluğa ulaşan kötüler arasında yer almanın daha iyi olduğunu eklemeyecekler midir? Bu nedenle, yanlış bir felsefenin tehlikeli olabilecek safsatalarını engellemek önemlidir;
Caner A.
@pyrexjis·Bir kitabı okumaya başladı
Justine
JustineMarquis de Sade
7.4/10 · 289 okunma
115 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Venedik Taciri
Venedik TaciriWilliam Shakespeare
8.3/10 · 10,7bin okunma
Kabahat senin gibilerin yaşamasına göz yuman adalette.
Ruhları aynı aşk boyunduruğunu taşıyan iki insanın Kişilikleri, huyları ve duyguları da birbirine benzer.
İnsan arasına karışmış , çok inatçı bir it bu.
6,1bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.